Sultan I.Süleyman, babası Selim’in Aslan Pençesi adı verilen bir çıban yüzünden ölmesi yüzünden tek varis olarak 1520 yılında Manisa sancağından tahta çıkmıştır. Kanuni babasına nazaran batıya daha çok odaklanmıştır. Doğu’da Kanuni, Batı’da Muhteşem Süleyman diye anılmıştır. Saltanatındaki ilk işlerden biri olarak Selim döneminde Kapudan paşalık yapan, halka yolsuzluk yapmaktan ve gayrimüslimlerin mallarına el koyduğu gerekçesiyle Cafer paşayı idam etmiştir.
Tahta çıktığı sırada II.Tomanbay’ın zamanında umerasına girip şam emirliğine tayin ettiği Canberdi Gazeli isyan etmiştir(1520). Yavuza göre Süleyman’ı zayıf gördüğünden Canberdi Gazali’nin isyan ettiği tahmin edilmektedir. Canberdi Gazali’nin bilmediği bir şey vardı. Süleyman, babası Yavuz Sultan Selim gibi cengaver ve entel bir insandı. Hem de babası gibi otoriter bir insandı..
17 Ocak 1521 yılında Osmanlı kuvvetleri Canberdi Gazali’yi ağır bir mağlubiyete uğratıp sonrasında katletmiştir. 1521 yılında İsyan bastırıldıktan hemen sonra II.Lajos(Macaristan Kralı) üzerine bir sefere çıkılmaya karar verilmiştir. Zamanında Fatih, Sırbistanı fethetmişti ama Sırp Kralığı’nın başkenti Belgradı fethedememişti. Sonrasında ise Macaristan Krallığı tarafından halkın da isteğiyle Belgrad işgal edilmiştir. Sultan Süleyman Çevre kaleleri Böğürdelen, Zimony gibi kaleleri almış sonrasında ise Belgradı fethetmiştir(1521).
Bu zafer sonrasında ülkeninin her bir yerine fetihnameler yollamıştır. Sonrasında ise Fatih’in alamadığı Rodos’u 1522 yılında fethetmiştir. 1522 yılında uzun süren Rodos kuşatması, askeri yormuştur. Kışın da yaklaşmasıyla beraber Kanuni, Üstad-ı azam’ı çağırarak müzakere etmiş ve isteyen Senjen şovalyelerinin ve halkın adadan ayrılmalarının garantisi verilerek, kalmak isteyen Rodos halkının kalabilmesi şartıyla ve malları ve mülklerine dokunulmaması gibi maddelerle 21 Aralık 1522’de Rodos Kalesi zapt olunmuştur.
Rodos’un fethi çok zorlu bir kuşatma olmuştur. İki ordu da yorgun düşmüş. Rodos, Kanuni’nin Üstad-ı Azam ile antlaşması ile teslim alınmıştır. Fetihden sonra Cem Sultan soyundan kişiler yakalanıp idam olunmuştur.
1523 yılında o zamanki teamüle aykırı olarak, Haremi Hümayun’dan odabaşı ve iç şahinciler ağalığında bulunan İbrahim ağa’yı Veziriazamlığa getirmiştir(1523). Bu terfi sonrasında Ahmet Paşa Mısır valiliğini Kanuni’den istemiştir. Kanuni paşalar arasında çatışmayı engellemek amaçlı Ahmet Paşa’ya Mısır Valiliğini bahşetmiştir. Bu dönemlerde İspanya hükümdarı Kutsal Roma İmparatoru V.Karl, Fransa Kralı I.François, her ikisi de Osmanlıya karşı bir haçlı seferi uygulayacakları vaadini veriyordu.
Sonrasında V.Karl ile François Kuzey İtalya’da karşı karşıya geldiler. François büyük bir mağlubiyet aldı ve Şarlken’e esir düştü. Esir kral Madri’de götürülüp Hapsedildi. Bunun üzerine François’in annesi Louise de Savoie tek çare olarak Muhteşem Süleyman’dan yardım istemiştir.
Sultan Süleyman’ın François annesine yazdığı meşhur mektubunun içeriği şu şekildedir.“Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir Vilayeti’nin ve Diyarbakır’ın ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın ve Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân’ın torunu, Sultan Selim Hân’ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım. Sen ki, Françe vilayetinin kralı Françesko (François, Fransuva)’sun. Sultanların sığınma yeri olan kapıma, adamın Frankipan ile mektup gönderip, memleketinizin düşman istilâsına uğradığını, hâlen hapiste olduğunuzu bildirip, kurtulmanız hususunda bu taraftan yardım ve medet istida etmişsiniz (istemişsiniz). Her ne ki demiş iseniz benim yüksek katıma arz olunup, teferruatıyla öğrendim. Padişahların mağlup olması ve hapsolması tuhaf değildir. Gönlünüzü hoş tutup, hatırınızı incitmeyiniz. Bizim ulu ecdadımız, daima düşmanı kovmak ve memleketler fethetmek için seferden geri kalmamıştır. Biz dahi onların yolundan yürüyüp, her zaman memleketler ve kuvvetli kaleler fetheyleyip gece, gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır. Allah hayırlar müyesser eyleyip meşiyyet ve iradatı neye müteallik olmuş ise vücuda gele. (Allah hayırlar versin ve iradesi neyse o olsun.) Bunun dışındaki vaziyet ve haberleri adamınızdan sorup öğrenesiniz. Böyle bilesiniz.”
Dönemin saray tarihçisi Matrakçı Nasuh Efendi Macaristan seferinin sebeplerini yazarken “Efrenc vilayetinin kralı izhar-ı ubuddiyet ile sultana “iltica” etmiş ve elçi gönderip sultandan Şarlken’in müttefiki olan Macaristan Kralı II.Lajos üzerine sefer yapılmasını istemiştir.” Mohaç, Osmanlı toplarının ve tüfeklerinin zaferi ile tarihte en kısa süren meydan muharebelerinden biri olarak tarihe ismini kazımıştır(1526).
Macaristan Krallığı Mohaç Ovasın’da ağır yenilmiştir. Macaristan fethedildikten sonra direkmen ilhak edilmemiştir. İlhak edilmesi durumunda Osmanlıya siyasal sorun çıkartabilirdi. II.Lajos savaşta öldükten sonra yerine Kanuni, Erdel Voyvodası I.Janos’ı(Zapolya)Macaristan Kralı olarak atamıştır. Macaristan artık bir vasal devletti. Avusturya Arşidükü Ferdinand Macaristan tahtının varisi olduğunu söyleyerek bu dönemde Budin!e girmiştir.
Bunun üzerine Zapolya Kanuni’den yardım istemiştir. Kanuni Zapolya’yı Macaristan’ın tek yönetici sayarak yardıma geleceğini beyan etmiştir. Aynı zamanda François 1528 de V.Karl’a karşı giriştiği savaşta yine zor duruma düşmüş ve Osmanlı’dan yardım istemekteydi. Kanuni Zapolya’nın yardım çağrılarının karşılığını vererek 1529’da Budin’e ikinci kez girdi ve Zapolya’ya Macar Krallığı tacını giydirdi ve Budin’de tahta oturttu.
Sonrasında Arşidük Ferdinand’ın üzerine yürüdü ve Viyana’yı kuşattı(26 Eylül 1529). Viyana kuşatması yaklaşık üç hafta sürmüştür ve üç hafta sonra Osmanlı ordusu ricat etmiştir. Bunun sebepleri arasında ağır topların Belgrad’da kalması ve kışın yaklaşması sebepler arasındadır.
Sonrasında Budin’de Osmanlı elçisi olarak Aloisio Gritti’yi bir yeniçeri garnizonu ile bırakmıştır. Zapolya Yıllık Osmanlıya vergi ödeyecekti. Kanuni’nin Macaristan!a girdiği zaman François ile V.Karl barış antlaşması imzalamıştı. 1531 yılında V.Karl’ın kardeşi, Avusturya Arşidük’ü Ferdinand Budin’e yeniden saldırmıştı(1531).
Bunun üzerine Kanuni “Alaman Seferi”ne çıktı ve İmparatora(V.Karl)savaş ilan etti. Kanuni bir meydan savaşı yapmak istiyordu ama Kutsal Roma İmparatorluğu bunu göze alamadı ve Osmanlı Ordusu’nun karşısına çıkmadı. Kanuni bunun üzerine Osmanlı ordusundaki Akıncı Beyi Kasım Bey’i Almanya’nın iç kesimlerine kadar salarak Osmanlı Almanya’da dehşet saçmıştır.
Türk Çanı ifadesi bu sırada çıkmış olmalı. Bu sefer sonrasında 1533 yılında İstanbul Antlaşması imzalanmıştır ve bu antlaşma ile artık Avusturya Arşidükü sadece Osmanlı sadrazamına eşittir. Kanuni aynı zamanda Avrupa İmparatorluğu idaasında bulunuyordu. Bunu 1532 de yaptırdığı Batı hükümdarlığını temsil eden Regila’sı(Taç) kanıtlıyordu.
Bu hamleler Venedik Doçu’nun gayrimeşru oğlu Aloiso Gritti ve Frenk Lakaplı İbrahim Paşa’nın telkinleriyle yapılıyordu. Aloise Gritti aslen İstanbul!da geniş ticari ağlara sahip bir tüccar iken Kanuni’nin isteği ile onun yanında yer alan ve Kanuni’ye Avrupa Siyasetinde etkin olarak telkinlerde bulunan bir kişidir. Süleyman V.Karl’a dünya egemenliği(regnum mundi)için meydan okuyordu. Nişteki Alayda elçilerin ifadesine göre “bir altın tahtda oturmakta ve başında 115.000 altın duka değerinde kaskını taşıyordu.”
Sultan Süleyman Alaman Seferi sonrasında Irakeyn seferine çıkmıştır(1533-1536). Bu seferlerde Irak ve Basra Fethedilmiştir ve Osmanlı’nın Basra Körfezi’ne sınırı olmuştur. Bu yıllarda Akdeniz’de Hristiyanları yıldıran ve cezayir’i ele geçiren Babaorucca(Barbarossa) kapdanı derya ilan edilmiştir.
Barbaros ertesi yıl Koron’u geri almış ve Tunus’a yerleşmiştir. 1536 yılında Fransızlarla Dostluk Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmadaki maddelerden en önemlileri şunlardır.”Bir Türk Fransa’da bir Fransız gibi vergi ödeyecek Fransız’da Osmanlı’da Bir Türk gibi vergi ödeyecektir.” Aynı yıl İbrahim Paşa aşırı güçlenmesi sebebiyle ve Padişahın yetkisini kötüye kullanma sebebiyle sarayda bulunduğu bir gece boğulmuş ve 14 yıllık sadaretine son verilmiştir.
V.Karl, Kanuni İran seferindeyken Tunusu işgal etmiştir. Bu işgallerin asıl nedeni ise V.Karl büyük bir haçlı kuvveti toplayıp İstanbul’u ele geçireceğine inanmasıydı.
1537 yılında Osmanlı Devleti Venedik ile savaş halindeydi Akdeniz’de mücadele büyük bir önem kazanmıştı. 1537 yılında Lütfi Paşa önderliğindeki 160 kadırgadan oluşan ordu Akdenize yelken açtı. Fransız ve Osmanlı donanmaları Adriyatik’de buluşacaklar ve Padişah Korfu Adası’na çıkartma yapacaktı…
Süleyman’ın “Roma’ya Roma’ya” diye hedef gösterdiği Venedik Senatosunda kaydediliyordu. Nihayet 1538 yılında Hayreddin ve Andrea Doria komutasındaki haçlı donanması Preveza’da karşı karşıya geldiler ve Osmanlı tarihindeki en büyük deniz zaferi kazanıldı. Barbaros bu zaferi oğlu Hasan Bey ile padişaha yollamıştır.(27 Eylül 1538).1538-1571 yılları arasında Osmanlı’nın Akdeniz’deki deniz üstünlüğünden söz edilebilir. Sonrasında Venedik ile barış antlaşması imzalanmıştır.
1540 yılında Zapolya’nın ölümü Macar sorununu yeniden ortaya çıkartmıştı. Ferdinand Yeniden Budin’i kuşattı ama Kanuni Ferdinand kuvvetlerini püskürtmüştür. Bunun üzerine Macaristan’ın orta kesimi Budin Beylerbeyliği adı altında, Osmanlı’ya ilhak olundu.
Ölen Kralın yeni doğmuş oğlu Janos Zgismond’a Erdel Voyvodalığı verildi. Macar seferi sonrasında Padişah, Barbaros’a 1.200.000 duka altın harcayarak yaptırdığı 110 kadırgadan oluşan donanmayı verdi ve onu François emrine gönderdi.
Bu seferde Barbaros, Fransa Kralı Fronçois’e Nice şehrini ve Korsika’yı fethetmiştir. Nice şehri Savoie dukasına ait olup bu dukalık da Kutsal Roma İmparatoru V.Karl’a aitti. Bu savaşta Fransızlar Osmanlı ordularına şehirden çekilmelerini söylemelerinden sonra yeniden savaşa girişmişlerdir. Barbaros bu ihmalkarsızlığa ve güvenilirsizliğe dayanamayıp bir adaya çekilmiştir.
V.Karl 1541 yılında Cezayir’e karadan asker çıkartmaya çalışmış ama büyük bir mağlubiyetle geri çekilmişti. Kanuni 1543 yılında Estergon seferine çıktı. Kanuni sefere giderken sevgili oğlu Saltanat sancağı olarak anılan, Manisa sancağındaki Şehzade Mehmet’in öldüğü haberini aldı. Şehzade Mehmet’e Şehzadelerin hası şeklinde hitap ettiği söylenir. Sultan Süleyman büyük bir üzüntüye kapılmıştır.
Bunun üzerine Mimar Sinan’a şehzade cami’sini yaptırmıştır.Estergon alındıktan sonra Mehmed’in Manisa sancağı Şehzade Selim’e verilmiştir. Bu da Selim’in Veliaht olduğunun bir göstergesidir. Kanuni 1548-1549 Safevi seferine(Tebriz Seferi) çıkmıştı. Bu seferlerde başarılı olmuştur. 1553 yılında Kanuni Nahçivan seferindeyken, en büyük oğlu Şehzade Mustafa’nın yeniçeriler ve sipahiler tarafından çok sevilmesi, kendi saltanatına gölge düşürmesi korkusuyla Mustafa’yı katletirmiştir.
Sonrasında kendisine isyan eden ve Şah Tahmasb’a sığınan Şehzade Bayezid’i 1.200.000 akça ve Kars kalesinin verilmesi şartıyla Safevi Han’ı Tahmasb’dan almış ve 1562 yılında idam ettirmiştir. Artık Tek varis Sarı Selim idi. 1565 yılında Malta kuşatılmıştır. Kuşatma başarısız olmuştur. Turgut Reis Malta Kuşatmasında yaralanıp ölmüştür. Kanuni Sultan Süleyman son seferi olan Avusturya seferinde Zigetvar Kalesi önüne geldiği zaman çok hastadır.
Zigetvar çetin bir kaleydi ancak, kalenin fethi Kanuni’nin öldüğü gün (7 Eylül 1566) da olmuştur. Orduya öldüğü söylenmemiş, II.Selim beklenmiş, iç organları bölgeye defnedilmiştir. Selim geldiği zaman ordunun başına geçmiştir.
Sonrasında Sultan Süleyman’ın öldüğü yere Budin Beylerbeyi Sokullu Mehmet Paşa mükemmel bir türbe yaptırmıştır. Belli bir süre sonra Padişahın naaşı İstanbul’a getirilerek Sülaymaniye Camii Avlusundaki türbeye taşınmıştır. Kanuni Arkasında Dünyanın en büyük imparatorluğunu bırakmıştır. Döneminde Macaristan,Belgrad,Rodos,Cezayir,Tunus,Irak,Basra,Azerbaycan ve geçici olarak da İtalyan şehirleri fethedilmiştir.
Bibliyografya:Devlet-i Aliyye(Halil İnalcık), Kanuni Sultan Süleyman(Mehmet Tayip Gökbilgin), Kanuni Sultan Dönemi’nde Osmanlı’nın Yönetimi(Albert Howe Lybyer)
Yorumlar (2)
Bir yanıt yazın
Yorum yapmak için giriş yapmalısın.
Teşşekürler.
Cok guzel bir yazi olmus. 👏🏻