Öncelikle bilginin imkânı ve imkânsızlığıyla ilgi soruşturmaları ele alır. Çünkü felsefede kendilerine ‘naif realistler’ denilen filozoflar, bizden bağımsız gerçek bir dünya bulunduğunu düşünüyor, e bunlar varsa bu fikre tezat bir farklı görüşte felsefenin olmazsa olmazıdır. Bizdeki bilgi yetilerimizin yani duyularımızın bize dış dünyayı olduğu gibi yansıttığını düşünen dogmatikler de vardır.
Bilginin Varlığının Mümkünlüğü
Bilgi Teorisi diyince akla gelen ilk sorulardan, bilginin mümkün olup olmadığı sorusudur. Bu soruya olumlu cevap verenler ‘dogmatik filozoflar’ olarak isimlendirilir. Lakin buradaki dogmatik kelimesi ‘bir şeyi körü körüne savunan ‘ anlamında değildir. Bu soruya olumsuz yanıt verenler de şüpheciler (septikler) olarak bilinir. Şüpheci filozof, dogmatik filozofların iddialarında ki dayanakları çürütmek amacıyla reddetmek için uğraşır.
Bilginin Kaynağı ve Kullanılan Araçlar
Bir diğer problem bilgiye ulaşmada kullanılan araçlar ve bilginin kaynağıdır. Bilgiye ulaşmada genel olarak iki şeyden söz edilebilir: Birincisi aklın düşünme yetisi, ikincisi duyuların algılama yeteneğidir. Burada da yine farklı görüşler vardır. Bir kesim bilgiye ulaşmada aklı savunurken, diğer kesim duyuları savunur. Tabi en mâkul düşünce olanı ikisinin de bu yolda önemli olduğudur. Elbette bunların hiçbirine katılmayıp yani ne akla ne de duygulara önem vermeyen bir kedim de vardır.
Burada önemli bir kavram ortaya çıkıyor: “Sezgi” diye adlandırılan bir yeti olduğu konusu. O ‘doğrudan doğruya, kesin bir bilgi’ ile hakikatin sırrına erişme gücüne sahiptir. Yunan tarafında Plotinos, İslam tarafinda Gazali, Çağdaş Batı felsefesinde Bergson sezgiciliğin önemli temsilcilerindendir.
Bilgide temel olarak akıl yürütmesi yani aklı temel alanlara (rasyonalistler), duyular, gözlem ve deneycilere (empiristler) denir. Rasyonalistlere örnek verirsek Platon, İbni Sina, Descartes, Spinoza, Leibniz’i verebiliriz. Empiristlere de J.Locke, Hume, Comte’u örnek verebiliriz.
Bilginin Doğruluğunun Ölçütü – Epistemoloji
Hakikat nedir? sorusu burada önemli bir yer kaplar. Bir görüşe göre, düşüncemizin gerçekle uyuşmasına, tekabül etmesine ve eğer uyuyorsa doğru uymuyorsa yanlıştır düşüncesi var. Bir diğer görüşe göre, doğrusu, zihindeki bir başka tasarıma daha asli bir tasarımla uyuşması, fikri vardır. Bu kurama da “tutarlılık” adı verilir. Bu görüşü savunanlara Descartes ve Spinoza’yı örnek verebiliriz. Bir başka görüşte, bilginin bizim için yararlı, faydalı yani “pragmatik” olanı önemlidir diyor. Bunun temsilcisi ise W. James’dir.
Felsefe Kulübü’ne Katılmak İster misin?
Antik Yunan Felsefesi, Modern Felsefe, Doğu ve Batı Felsefesi vb. hakkında…
Kulübe üye olmak ve gönderi paylaşmak için siteye kayıt olunuz.
Uzayla – Kültür Evreni