Fransız Postası (The French Dispatch) Film İncelemesi

Filmlerinde pastel renk paleti ve simetrik kadrajı kusursuz bir şekilde kullanan Wes Anderson için klasik ama diğer yönetmen tarzlarıyla kıyaslandığında bir o kadar da eşsiz bir filmdir. Her filminde ustaca kullandığı çekim tekniklerini, detaycılığındaki sadeliğini, özel diyaloglarını, renkleri uyumlu kullanışını ve muhteşem dekorlarını göreceğiniz, izlerken görsel şölene şahit olacağınız yani kısaca klasik bir Wes Anderson’ın masalsı filmlerinden biridir.

Her bölümün başında gazete sayfalarıyla girişler olduğunu görmekteyiz. Belki de 69 doğumlu olan Anderson günümüz gençlerine gazete okuma hissiyatını birkaç saniyeliğine de olsa hissettirmek istedi… Sahneler hikayelerin gidişatına göre siyah beyaz, renkli ve bazen de animasyon olabiliyor. Diyaloglarda İngilizce ve Fransızca konuşulduğunu da görebiliyoruz. Gelin Fransız Postamızı yakından okuyalım.


Genel olarak aynı oyuncularla çalıştığını bildiğimiz yönetmenimizin Fransız Postası filmini, Anderson’ın en bilinen filmlerinden olan The Grand Budapest Hotel’ine çok benzettiğimi de söylemeliyim. Her iki filmde de Tilda Swinton, Bill Murray, Adrian Brody, Lea Seydoux ve Tony Revolori, Willem Dafoe, Edward Norton ve yönetmenimizin çok yakın arkadaşı olan Owen Wilson bulunmakta.

Fransız Postası (The French Dispatch)
Wes Anderson, The French Dispatch

Fransız Postası adlı filmimiz üç farklı bölümden oluşuyor.

  • “The Concrete Masterpiece” (Beton Başyapıt)

Birinci bölümümüz Moses Rosenthaler isimli hapisteki psikopat bir sanatçının Simone isimli gardiyanın resmini çizmesiyle başlıyor. Simone’un  Moses’ın intiharını önlemek için empati sempati ve bir o kadar da mesafe barındıran konuşma sahnesi ve psikopat mahkum Moses’ın neden psikopat olduğuna anlamamıza yönelik  olan ‘Genç ve Yaşlı Moses Sahnesi’ de birinci bölümün en çarpıcı sahnelerinden biridir. Bölümümüz sanat galerisi sahibini olan Julien Cadazio’nun Moses’ın eserlerini almak için kendini hapse attırmasına kadar uzamaktadır.

‘Bütün sanatçılar eserlerini satar. Seni sanatçı yapan budur. Sat. Satmak istemiyorsan da resim yapma.’

Fransız Postası (The French Dispatch)

  • Revisions To A Manifesto (Manifesto Düzenlemeleri)-Gençlerin Dokunaklı Narsisizmi

Bu bölümde manifesto yayınlayan devrimci Fransız öğrencileri görmekteyiz. Tarihte 1968 Mayıs olayları, öğrenciler ve yönetim arasındaki süregelen anlaşmazlıklar sonucu başlar. Zeffirelli ve Juliette karakterleri bu anlaşmazlığı, devrimci gençlerin direnişini ayrıntılı bir şekilde anlatır. Otoriter yönetimi protesto eden gençlerin davalarından dönmemeleri, yönetimin öğrencilere cop ve göz yaşartıcı gaz kullanması da anlatılır. Ve davasından dönmeyen Zeffirelli karakterinin ölümüyle ikinci bölümümüz sona erer.

‘Bu gezegende boğulacak kendi antik kentinin damarlarında ve atardamarlarında gece gündüz akan derin kirli muhteşem nehrin durağan akıntısında. Ailesi gece bir yarısı telefon alacak. Oğullarının soğuk cesedini teşhis etmeye gidecekler.’


  • The Private Dining Room of the Police Commissioner (Komiserin Özel yemek odası)

Roebuck bir emniyet müdürü ile yemekteyken müdürün çocuğu kaçırılır, ve orada bulunan Asyalı mutfak şefi Nescaffier tarafından olayın çözülmeye çalışılır. Dolaylı olarak çocuğun kaçırılmasının sorumlusu olan ve bir kümeste tutuklu olan mahkûm (William Dafoe) filmde yaklaşık birkaç dakika görünür. Müdürün ekibi ve şefin çocuğu kurtarma girişimi hızlı aksiyon sahnelerinden oluşuyor. Bu bölümdeki en çarpıcı kısım ise kovalama sahnesinin çizgi roman tarzında bir animasyonla yapılmış olmasıydı. Bu sayede Wes Anderson izleyicinin filmi takibini zorlaştırabilecek fakat sinematografik açıdan muazzam bir işe imza atmış. Ayrıca Wes Anderson ‘Roebuck Wright was here’ sahnesiyle, Esaretin Bedeli filmindeki ‘Brooks was here’ kısmına atıfta bulunarak o efsanevi filmi izlememizi de istemiş olabilir… Bilemeyiz…

Uzayla – Kültür Evreni

Yorumlar (2)

Bir yanıt yazın