George Berkeley (1685-1753) materyalizmi reddetmiş ve felsefi sistemini idealizm üzerine kurmuş bir düşünürdür. Berkeley’in felsefi sisteminde öne çıkan unsurlar olarak; materyalizmi yıkmak ve aslında maddi varlığın var olmadığını yalnızca zihnimizin bir ürünü olduğunu bize kanıtlamaya çalışmaktır.
Felsefe tarihine baktığımızda kendilerine ‘ilk doğa filozofları’ adı verilen Thales, Anaximandros gibi filozoflar özne ile ilgilenmek yerine bilginin asıl konusu olarak nesne üzerinde fikirler öne sürmüşlerdir. Daha çok doğa biliminin ilgi odağı olan bu dönem Sokrates ile birlikte odak noktasını doğa bilimlerinden ‘insan’a çevirmiştir. Sokrates’in öğrencisi Platon’un bilgi (episteme) nedir? Sorusuyla beraber başlayan bilginin kaynağı Protagoras’ın öne sürdüğü ‘’insan her şeyin ölçüsüdür’’ sözüyle varlığını devam ettirmiştir.
İmmateryalist (materyalist olmayan) bir filozof olarak öne çıkan Berkeley, biraz Platon idealizmi ile kendi idealizminin sonucu olarak bu felsefi sistemi ile meşhur olmuştur. O, ‘’Hylas ile Philonous Arasında Üç Konuşma’’ adlı kitabında şöyle yazar:
‘’Eğer bu ilkeler kabul edilir ve bunlara gerçek gözüyle bakılırsa, bundan çıkan sonuç şudur ki; tanrıtanımazlık ve kuşkuculuk, ikisi birden, bir çırpıda tamamıyla yenilmiş, karanlık sorular aydınlanmış, hemen hemen çözümlenmez güçlükler çözümlenmiş ve paradokslardan hoşlanan insanlar sağduyuya kavuşturulmuş olur.’’
Bu noktada John Lock’a benzer olarak ampiristlerin yolundan giden Berkeley, ona eleştiriler getirmiş olmakla beraber, insanın nesne ile kurduğu ilişkiye değinmiştir. Maddenin zihinden bağımsız biçimde gerçekliğinin olmayacağını iddia eden Berkeley, 18.yy idealizminin öncüsü olarak kabul ediliyor. Berkeley’e göre iki tür obje bulunmakta: Bunlardan birincisi doğrudan algılanan fikirler ve ikincisi de bu fikirler aracılığıyla algılanan ve onların imgeleminden olan gerçek şeyler.
Berkeley’e göre ‘Ruhumuzun dışında, düşünerek varlığını sabitlediğimiz madde değildir, o nesneleri gördüğümüz için, onlara dokunduğumuz için var olduğunu düşünüyoruz; duyumları bize verdiği için varlığının olduğunu düşünüyoruz. Duyumlarımız ruhumuzda var olan fikirlerdir. Duyularımızla algıladığımız nesneler, yalnızca fikirden ibarettir ve bu fikirler ruhumuzun dışında var olamazlar.’’ Berkeley, şeylerin duyumlarımızın bir sonucu olduğunu ileri sürüyor.
Bu şeyleri görme duyusuyla algılıyoruz, onları dokunma duyusuyla kavrıyoruz, koklama duyusu sayesinde koku hakkında bilgi alıyoruz, ses alma duyusu ile sesler hakkında bilgi veriyor bize diyor Berkeley. Dış dünya olarak adlandırılan bu şeyler o zaman yalnızca bizim zihnimizde var olmakta yani yalnızca yanılgıların ürünleridir. Berkeley genel anlamda şeyleri, nesneleri tüm özelliklerinden soyutlamaktadır. Var olmak algılanmış olmaktır (Esse est percipi) ifadesi Berkeley’in idealizmini oluşturmaktadır.
Kaynaklar:
- Şekerci, A. E. (2015). İDEALİST BİR MATERYALİST: GEORGE BERKELEY . Felsefe Dünyası , (61) , 153-185 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/felsefedunyasi/issue/58330/851680
- Georges Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri
- Öktem, Ü. (2003). John Locke ve George Berkeley’in Kesin Bilgi Anlayış . Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi , 43 (2) , 133-149 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/dtcfdergisi/issue/66766/1044132