Korku ve Değişim Üzerine

En korktuğum şey korkunun kendisidir, bir kez sardı mı vücudu diğer duyguların hepsinin önüne geçer.

Montaigne

William James, Psychologhy: The Briefer Course (1892) adlı eserinin ”İçgüdü” bölümünde şöyle yazar: Hayvandan insana doğru ilerlemeyi en iyi karakterize eden şey, korku duygusuna yol açan uygun vesilelerin sıklığındaki azalmadır. Özellikle uygar yaşam tarzında, beşikten mezara kadar geçen süre içerisinde pek çok insanın gerçek bir korkuya maruz kalmadan yaşamını tamamlaması artık mümkündür. Korkunun sahiden ne anlama geldiğini öğrenmek için çoğumuzun bir akıl hastalığına yakalanması gerekir. Körü körüne iyimser olan birtakım felsefeler ve dinler işte bu nedenle ortaya çıkmışlardır.

İnsan gelişimini ve evrimini göz önüne aldığımızda var olan ve var olabilecek değişimlerin içerisinde hep korku duygusunu görebiliriz. Kısa vadede bir insanın karar verirken, uygularken, umutsuzluğa kapılırken korku duygusu aktif rol alır. Savaşlar, barışlar, dostluklar ve düşmanlıklar da keza bunun üzerine kurulu olabilmektedir.

korku

William James’in de değindiği gibi insan uygarlaştıkça gündelik yaşamında geçmiş insanlara kıyasla büyük bir korku durumu ile karşı karşıya kalmamaktadır. James, bir miktar ürkekliğin yaşadığımız dünyaya uyum sağlamamıza neden olduğunu söyler.

Uygarlık ve korku başlığına geri dönersek, Freud’a göre uygarlık arzularımızı yatıştırır. James’e göre ise uygarlık korku duygumuzu yatıştırır. Yani eğer uygarlık bizi korumakta ise tehlikenin yokluğu bizi gerçeklikten uzaklaştırabilir.

Korkunun insan üzerindeki etkisine bir tür kaygı bozukluğu olan agorafobiyi örnek verebiliriz. Bu semptoma sahip insanlar güvende hissettiği herhangi bir yerden ayrılmayı reddeder çünkü korkar. Güvende hissettiği bu güvenli ortam ise genellikle ‘ev’ olmaktadır. Günlerce, aylarca hatta yıllarca ‘güvende hissettiği’ yerde kalabilmektedirler.

Korkuyu fobilerde görmekteyiz. Bir şeye veya bir şeylere karşı duyduğumuz korku duygusu bireyin gündelik yaşamına doğrudan etki eder. Bireyi korktuğu şeyi deneyimlemesinden uzak tutmasının yanı sıra kişiyi kendi öğrenme merakından da alıkoyar. Elbette korkulan şeyin korkulmaya değer olduğu sorusu fobi sahibi kişinin kendi yorumlama yeteneğine kalmış.

Korku yalnızca belirli bir unsurdan da kaynaklanmaz. ‘Belirsizlik’ de insanları korkuya yönlendirebilmektedir. Bazen de net şeyler aslında net olmamaktadır -evren de hiçbir şey mutlak değildir, sürekli değişir-. Freud, kişiye bir soru sorulduğunda alınan -evet- cevabının da -hayır- kadar belirsiz olduğundan bahseder. Kısacası sorulan soru ve sorgulanan cevap söz konusu olduğunda verilecek herhangi bir yanıt içerisinde bir değerlendirme sürecini kapsadığından yani belirsizlik içerdiğinden korku unsurunu göz önüne getirmektedir.

....korku ya da haz duygusuna (korku ya da haz duygusunun nesnesine) ilham veren bir yüzün, bu bağlamda korku ya da hazzın nedeni değil, hedefi olduğunu söyleyebiliriz. 
                                                    -Ludwig Wittgenstein, Philosophical Investigations-

Korkunun tehdit unsuru kısmına ve insan hayatındaki yerinden bahsetmişken ayrıca korkuyu bazen de biz arzularız. Yani korkunun çekiciliği… İnsanlar, korktuğu halde korku filmlerini izlemek için sürekli çaba gösterirler. İnsanlar korktuğu halde yaşanmamış şeyleri yaşamak ister. Belirsizliğe adım atmak ister, belirsizliğin derin okyanusunda boğulmak ister.

Goldstein’e göre insanlık ‘uygar’ dünyanın tekdüzeliği, rutinliği, heyecansız bir hayat sunması karşısında yeni bir arayış içerisine girer. Okul-iş-ev (iş-ev) üçgeninde sürekli dönen insan aradığı deneyimleri, yaşanmışlıkları korku kitaplarında, korku filmlerinde arar. Bu anlamda gerçek dünyanın yanılsaması ve gerçekliğinden kaynaklı filmler korkunun çekiciliğini yaratabilmektedir.

Uzayla'da Keşfet!

Bir yanıt yazın