Nil nehri kıyısında yaşayan insanlara mısırlı denilirdi. Eskiden Mısırlılar iki boya ayrılırdı. Kuzeyde Nil Deltası’nda yaşayan Mısırlılar “Aşağı Mısırlılar”, nehrin güneyinde yaşayanlara da “Yukarı Mısırlılar” denilirdi. –Antik Mısır’ın Tarihi-
Aşağı Mısırlıları kırmızı taçlı bir kral, yukarı Mısırlıları da beyaz taçlı bir kral yönetirdi. İki kral uzun yıllar hakimiyet için birbirleriyle savaştı. Yukarı Mısır’ın Beyaz Taçlı Kral’ı Narmer beş bin yıl önce Kırmız Taçlı Kral’ı yendi ve kendisini bütün Mısır’ın kralı ilan etti. (Kral Narmer, Kral Mendes olarak da adlandırılır)
Eski Mısır Tanrıları
Zamanla Mısır Kralı “firavun” olarak tanaınmaya başlandı. Firavun elinde tıpkı bir çoban gibi âsa taşırdı. Zamanla Firavun’u tanrı yerine koydular. Elbette tek tanrı o değildi. Güneş tanrısı Ra’ydı. Osiris ölülerin iyi veya kötü olduğunu yargılayan tanrıdır. Osiris’in karısı İsis’dir. Gökyüzü tanrısının (Horus) annesidir.
Mısırlılar, Hiyeroglif ve Çivi Yazısı
Mısırlılar yazılarında resim kullanırlardı (Hiyeroglif). Eskiden Mısırlılar resimlerle iletişime geçer, her resim belli bir kelimenin yerine geçerdi. Mısırlılar bu resimleri taş tabletleri oyarak yapardı. Elbette bunların kötü yanı taş tabletlerin taşınmasının zor olması (ağır olmalarından dolayı) ve resimleri taşa oynak çok zordu. Mısır’ın yanındaki farklı bir uygarlık bunun biraz daha kolay yolunu bulmuştu: “resimleri ıslak kil tabletlere oymak”. Bu uygarlık Sümerler’di. Sümerler “Mezopotamya” denilen bölgelerde yerleşim gösterirlerdi. Sümerlerin yazısına çiviyazısı denir. Islak kare tabletlere keskin bir bıçak veya çubuk yardımıyla resim yazılarını oyarlardı. Eğer yaziyi değiştirmek isterlerse silebiliyorlardı, kalıcı olmasını istediklerinde fırında pişirirlerdi. Elbette kile yazmak taşı oymaya göre daha basittir. Birkaç yüzyıl sonra Mısırlılar kilden bile daha iyi bir şey buldular: kağıt ve mürekkep.
Mısırlılar kağıdı Nil kıyısında büyüyen sazdan yaparlardı. Sazları yumuşatıp ezerek hamur formuna getirirlerdi. Ardından hamuru ince yapraklar halinde sekil verip kurumaya bırakırlardı. Kağıt bir devrimdi, hem taşıması kolay hemde katlanabiliyordu. Ancak kağıt uzun süreler dayanamazdı ve bugünlere pek bir kanıt, delil, belge kalmamıştır lakin kil tabletler ve taşlar uzun süre dayanmıştır ve bizlere birçok bilgi vermiştir. -Antik Mısır’ın Kısa Tarihi-
Kral Menes aşağı ve yukarı mısırı birleştirdikten sonra mısır çok zenginleşmiştir. Bu döneme “Eski Mısır Krallığı” denir. Tahmini 2100 yılına kadar varlığı devam etti.
Antik Mısır’da Mumyalama
Mısırlılar tarihte ilk kez mumya yapmaya başladılar. Mumya bozulmaması için baharat ve tuzlarla işlem görmüş, bezle sarılmışlardır. Yani Mısırlılar öldükten sonra başka bir dünyanın varlığına inanıyorlardı. Mumyalama yalnızca rahiplerin işiydi. Bir mumya yapmak iki aydan fazla zaman alırdı. Mumyalama işlemlerinde ilk olarak şarap ve baharatla yıkanır ardından iç organlarını yani karaciğer, mide, akciğer ve bağırsaklar çıkarılırdı. Kalbe özel önem verilirdi. Başrahip kalbi çıkarıp yıkar ardından bez şeritlerle sarıp bedenin göğsüne geri koyardı. Tanrı Osiris kalbinin ağırlığını diğer dünyada tartacak ve iyi veya kötü bir insan olduğunu anlayacaktı.
Mısır Piramitleri
Mısır’da gömülen bütün önemli insanların mezarlarına altın ve mücevher konulurdu. Bir süreden sonra hırsızlar bu hazineyi çalmaya başladılar. Firavunlar en büyük mezarlara yani piramitlere gömülmeye başlandı. Bu da mumyayı ve hazineyi güvende tutmayı sağlayacaktı. Piramitler gökyüzüne doğru sivrilirlerdi. Bunun nedeni Firavun’un öldükten sonra gökyüzüne yükselip diğer tanrılara katılacağına inanmalarıydı. Keops ölümünden önce yirmi sene süresince piramidini yaptırmakla uğraştı. Piramidi büyük taş bloklarla, gösterişli bir şekilde yaptırıyordu. Gize yakınlarındaki çöle yaptırmıştı (Kahire). Adı da Büyük Piramit’ti. Bunun nedeni diğer piramitler içinde en büyüğü olmasıydı. (Büyük Piramit MÖ 2550 civarında yapıldı)
Büyük Piramit’in bekçisi bile vardı. Piramidin yanına “Sfenks” yani insan kafası ve aslan vücudu olan hayvan biçiminde anıt yaptılar. Hırsızlara geri dönecek olursak her şeye rağmen Keops’un mezar odasını buldular ve buraya büyük labirentleri aşıp geldiler. Keops’un mumyasını ve hazinesini çaldılar. Alınan önlemler pek de bir işe yaramamıştı. Ama bu muazzam yapı büyük ihtişamıyla bugünlere kaldı. -Antik Mısır’ın Kısa Tarihi-