Arkeoloji Nedir ve Neler Öğretiliyor?

Bugün size elimden geldiğince arkeolojinin ne olduğunu ve neler öğretildiğini anlatmaya çalışacağım. Ben Klasik Arkeoloji eğitimi aldım ve hayatımda verdiğim en doğru belki tek doğru karar olarak görüyorum bunu. Bir arkeoloji öğrencisi öncelikle Eski Anadolu Medeniyetlerini öğrenerek başlar.


Derslerimizde dört yıl boyunca tarih öncesi dönemlerden başlayarak Helen (Yunan) ve Roma Dönemi ile ilgili tarih, heykel, mimari, seramik gibi dalları gördük. Bunların çekiciliğinin yanı sıra Latince ve Helence (Yunanca) dersleri de aldık. Kazı yöntemleri, araçları ve ikonografi gibi derslerimiz de oldu. Burada en güzel olan durum heykellerin, mimarinin, seramiğin detayını öğrenmemizdi. Herkes bölüme girdiğimizde bize bir Türkiye haritası üzerinde define bulunan yerleri gösterdiklerini sanıyor fakat durum çok daha detaylı.


Türkiye’nin neredeyse tüm şehirlerinde mutlaka antik kentler bulunuyor arkadaşlar fakat bu hadi gel bi kazı yapalım sen arkeoloji okumuşsun şeklinde değil elbette. Bu teklifi çok aldım 😒 Ben Isparta’da okudum ve Isparta çevresinde inanılmaz güzel kentler bulunuyor. Çok uzun zaman yüzey araştırması yaptıktan sonra gerekli izinleri alarak kazıya başladık. Yüzey araştırması dediğim olay birçok öğrencinin toplanarak hocamızla birlikte onun seçtiği bölgelere giderek kazı yapmadan sadece yüzeydeki bulgu ve buluntulara bakılarak yapılan araştırmadır. Bölgeye gidip yüzeyde bulunan taşların mimari mi doğal mı olduğuna, seramik ya da farklı buluntular olup olmadığına bakarız. Ne yazık ki gezdiğimiz tüm bölgelerde çok sayıda kaçak kazı çukuruna rastladık.

Bu bizim için epey üzücü oluyordu çünkü biz bir alana bakarken oranın yapısına, çevresine, kazarken katmanlarına dikkat ederek araştırmamızı yapıyoruz. Fakat defineci dediklerimiz şüphelendikleri bölgeyi tamamen patlatmak üzerine çalışıyorlar dolayısıyla orada bulunan yüzeyde yahut içinde olabilecek buluntular da mahvoluyor ne yazık ki. Amacımız altın bulmak değil geçmişteki değerli bilgileri gün yüzüne çıkararak tarih akışını belirlemek. Bunları bulduğumuz buluntulardan, yapılardan yola çıkarak yapıyoruz.

Belirli yöntemleri öğrenerek bunu yapıyoruz. Peki bunların orada olduğunu nereden biliyoruz? Antik dönem yazarları bu konuda bize yardımcı oluyor. Tarihçi Herodot, coğrafyacı Strabon gibi antik yazarların ışığında bilgilerimizi topluyoruz. Elbette bugünkü adıyla değil eski adları ile yazıyorlar fakat göller, dağlar, coğrafik yapıları ile bize buraları tanıma imkanı sağlıyorlar. Gördüğümüz derslerde spesifik olarak karşımıza çıkan bazı ifadeler bulunuyor örneğin bir seramiğin çizim tekniği. Araştırmalar ışığında o çizimin belli bir tarihe kadar kullanıldığını daha sonraki tarihlerde değişim gösterdiğini görebiliyoruz. Örneğin bu seramikte


Çevresinde yapılan yuvarlak çizim bize M.Ö. 450’den sonrası olduğunu göstermekte. Heykel ve mimarilerde de bu ince bilgileri görebiliyoruz. Heykellerde bakış ve yüz ifadeleri bazen vücut gösterişi, mimarilerde ki detayların daha ince ya da daha kalın gösterilmesi gibi. Çok uzun ve zorlu bir kazı dönemi yaşıyoruz. Bölgeyi tespit edip kazıya başlarken önce yüzeydeki taş, bitkileri topluyor görebilmek adına Jeofizik uzmanlarımız gelip kontrol ediyor ve toprağın dayanıklılığını, 1.5 metreye kadar incelemesini yapıyorlar.

GPR dediğimiz yer altı radarları ile de kontrollerimizi yapıp zarar vermeden ve yavaşça işçilerimiz yardımı ile açma adını verdiğimiz küçük kazılarımıza başlıyoruz. Bunların tamamını yaparken belgeleme yapıyoruz ki definecilerden bizi ayıran en önemli özellik bu. Katman katman giderek o katmanla neler ile karşılaştığımızı toprağın tipini, taş yoğunluğunu, toprak yapısını inceleyerek ve belgeleyerek kazılarımıza devam ediyoruz.

Yer altı taramaları veya genel adıyla GPR.

Uzayla – Kültür Evreni

Arkeolog

Yorumlar (10)

Bir yanıt yazın