Bilinç sizce nedir? Düşüncelerimiz? Fikirlerimiz? Tamamen beynimizde gerçekleşen bir takım kimyasal reaksiyonların sonuçları mı? Ya yakın gelecekte “beynimizi” sanal bir ortama aktarabilsek? Siz -yani bilinciniz-, sadece karbon temelli nefes alan bir canlı olarak mı kalırsınız? Yoksa siz kimyanın ötesinde misiniz? Daha önceleri Amnesia: The Dark Descent ile tanıdığımız Frictional Games, yaptıkları korku gerilim türü oyunlarıyla bir çoğumuzun diken üstünde saatler geçirmesine sebep olmuştu. SOMA oyunlarında da korku atmosferi ile felsefenin nasıl harmanlanacağını adeta ders niteliğinde bir sunumla önümüze koymuşlar. Canlı beynini sanal bir ortama aktarma fikri on yıllardır bilim kurgu eserlerinde kullanılan bir konsept; Matrix, Tron, Transcendence… Peki nedir SOMA’yı özel yapan? Buyurun incelemeye geçelim.
Soma; Hikayesi
Karakterimiz Simon Jarrett, arkadaşı Ashley Hall ile yaptığı bir trafik kazasında Arkadaşı Ashley Hall’ı kaybeder. Kendisi de bu kazayı kalıcı beyin hasarı ile atlatır ve bu kalıcı hasar nedeniyle Simon deneysel bir tedaviyi kabul eder. Bu tedavi beyninin bir tarama ile bilgisayar ortamına aktarılması ve hasarın incelenmesi üzerinedir.
Oyunumuz Simon’ın bu kazanın kabusuyla uyandığı sırada başlar. Doktoru David Munshi’den tarama öncesi sıvısı alması gerektiğini söylediği bir arama alır ve doktoruyla görüşmek için PACE laboratuvarına gider. David, Simon’a bu taramanın “fotoğrafını çekmek kadar” rahatsız edeceğini belirtmesiyle kafasının tarama cihazına yerleştirilmesiyle parlak bir flaş patlar ve Simon PATHOS-II’nin Upsilon kısmında, oraya nasıl geldiğini, neler olduğunu bilmeden gözlerini açar.
Spoiler İçerir
Simon, bulduğu Omitool isimli cihazla ona Lambda kısmına gelmesini söyleyen Catherine ile telsizde bağlantı kurmayı başarır. PATHOS-II’nin karmakarışık bir su altı tesisi olduğu çok geçmeden ortaya çıkar. Bütün tesisi yavaş yavaş ele geçirmeye başlayan siyah renkli organik madde işleri daha da zora sokuyor. Hiçbir yaşam belirtisi yok. Kendini insan sanan robotlar dışında…
Simon Lambda kısmına varamadan insansi bir silüete sahip canlı tarafından saldırıya uğrar ve yaralanır. Bu sırada Catherine’in bir insan değil, Bir bilgisayara taratılmış insan bilinci olduğunu öğrenir. Daha da yaralayıcı nokta bununla sınırlı değildir. Simon kendisinin de bir insan olmadığını, ölü bir bedene implante edilmiş corteks çipi olduğunu keşfeder. “Gerçek” Simon’ın yüzyıllardır ölü olduğunu, corteks çipteki Simon’ın David Munshi’nin laboratuvarındaki taratılmış Simon olduğunu öğrenir.
Simon’ın taratılmış beyni ilk örneklerden biri olduğu için yüzyıllardır üzerinde deneyler yapılmış ve öğrenciler tarafından çalışmalar yürütülmüştü. Simon’ın bu kopyası gizemli bir şekilde PATHOS-II’de bir organizmayla faaliyete geçmişti. PATHOS-II’de gezerken Simon dünyaya bir meteor çarptığını ve bu su altı tesisi dışındaki canlı hayatının tamamen son bulduğunu öğrenir. Su altı tesisi bu durumdan ağır hasar görmüş ve yalnızca birkaç aylık daha şansları olduğunu öğrenince bir kumar oynadılar.
ARK Türkçesi ile Nuh’un gemisi ismini verdikleri bir cihaz geliştirmeye giriştiler. Amaç basitti. Simon’ın beynini nasıl bir sisteme aktardılarsa, kendi bilinçlerini de bu cihaza aktarıp kendileri için bir “Cennet” yapmaya karar verdiler. Bu cihaz Güneş sistemi yörüngesine oturacak ve güneş panelleri sayesinde milyonlarca yıl insanoğlunun “bilinç” mirasını devam ettirecekti. Fakat mürettebatın bazıları “yaşayan” tek bilinç ARK’taki bilinçleri olmasını istediği için taramadan sonra intihar ettiğinden dolayı proje prototibi bitmiş bir halde askıya alındı.
Catherine tekrar ARK’ı fırlatmayı tekrar denemiş olsa da komplikasyonlar sonucu fırlatma asla gerçekleşemedi. ARK’ın şu an Abyss adı verilen uçurumun altındaki Tau tesisinde olduğunu öğrenen Simon harekte geçer. Simon bütün tesisi tüeketen organik büyümenin, tesisin yapay zekası WAU olduğunu keşfeder. WAU dünyaya meteor çarpana kadar uysal bir yapı organizmasıydı fakat kazadan sonra üretilen bu yapı jeli, ölü ve diri canlıları özümsemeye başlamıştı.
Canlıların ölmesini engelliyor, ölüleri de diriltiyordu. WAU beyin taramaları gerçekleşmiş insanları, robot bedenlerinde tekrar canlandırıyordu. Bu canlanan bedenler kendilerini hala insan sanıyorlardı… Et ve metali birleştirerek yeni canlılar üretmeye başlayan WAU’nun Simon’ı da canlandırdığı ortaya çıkıyor. WAU insanlığı kurtarmanın en iyi yolunun, ne olursa olsun insan bilincinin yaşaması gerektiği şeklinde -tartışmalı- yanlış bir kararla tesisi ele geçiriyordu.
ARK’ı bulmak için Abyss’in derinlerine inmeleri gerekiyordu. Simon’ın içinde bulunduğu beden bu basıncı karşılayamayacağı için Catherine WAU’nun kullandığı süreci taklit ederek basınca uygun bir kıyafet giymiş bedene Simon’ın bilincini aktarmayı teklif eder. Simon bu teklifi isteksizce kabul ettiğinde Simon’ın bilinci yeni bir bedene aktarılır. Fakat Simon için beklenmedik olay şudur ki, Eski bedeni sadece baygın halde koltukta uzanmaktadır. Catherine zar atma metaforuyla olayı açıklar.
Bilinç aktarımı sırasında ya yazı gelir ya tura. Ya aktarılan tarafta uyanırsınız ya da eski bedeninizde devam edersiniz. Artık 2 Simon vardır yani odada. Simon için etik sorgusu başlar. Eski bedeninin -eski benliğinin- hayatını sonlandıracak mıdır? yoksa dokunmadan onu orda WAU’ya teslim mi edecektir. (Oyunun bu etik sorusuna cevabı bize bırakması inanılmaz etkiledi beni). Abyss’e indikten sonra ARK’ın gezegende yaşayan son canlı insan olan Sarah Lindwall isimli kadın tarafından korunduğunu öğrenir. Sarah çok yaşlı ve Tau Bölgesinde yemek ve suyun uzun zaman önce bitmesi sonucu yaşam destek ünitesine bağlı bir şekilde yaşamaktadır. Sarah Simon’a ARK’ı vermeyi kabul eder fakat istediği şey basittir. Yaşam destek ünitesinin bağlantısını kesmesi ve ölmesine izin vermesi. Oyun burada da seçimi oyuncuya yaptırır.
Simon ARK’ınn yerleştirileceği yeri ararken yolu Johan Ross tarafından kesilir ve Simon’ı WAU’nun “kalbinin” olduğu gizli tesis olan Alpha’ya götürür. Ross, Simon’ın giysisinin WAU’yu öldürebilecek özel bir yapı jeli içerdiğini ve WAU’yu öldürmesi gerektiğini söyler. Oyun burada da WAU’yu öldürüp öldürmemeyi oyuncuya bırakır. Karar sonucu Leviathan adı verilen mürekkep balığı benzeri bir WAU yaratığı Simon’u kovalamaya başlar. Simon kovalamaca sonucu Omega uzay silahını bulur. Burası ARK’ın fırlatılacağı yerdir.
Simon ARK’ı Bu silaha yüklemeden önce ARK’ı uzaya fırlatmalı mı yoksa PATHOS-II’de muhafaza mı etmeli üzerine bir tartışmada öldürülen Catherine’nin bedenini bulur. Simon ARK’ı silaha yükledikten sonra geri sayım tetiklenir ve Catherine ve Simon için tarama işlemi başlar. İşlem bittikten sonra Parlak bir flaş patlar ve oyunun daha önce metaforunu işlediği yazı turaya atıfta bulunulur. Oyunun iki finali vardır. Ya Simon gözlerini ARK’ın içinde Catherine ile buluşurken açar ya da Fırlatmanın yapıldığı yerde… Fırlatmanın yapıldığı yerde bulunan Simon Catherine’e bağırıp çağırmaya ve neden hala burada olduğunu anlamadığını söyler. Catherine’in cevabı basittir. Bu en başından beri yazı tura meselesiydi… Elektrikler fırlatmanın etkisiyle gider. Simon yalnız benliğiyle baş başa kalır ve credit ekranına geçilir.
Spoiler İçerir
Oyunun bu bilinç aktarımı konusunda yaptığı yazı tura metaforu beni en çok etkileyen açıklamalarda biriydi. Aslında tamamen aynı olduğunuz bir benliğinizin hem karşınızda hem de oturduğunuz koltukta olması fikri gerçekten daha güzel bi metaforla açıklanamazdı sanırım. Bilinç dediğimiz durum sadece bir farkındalığın ötesinde midir o halde gerçekten? Biz, kimyasal reaksiyonlardan ibaret değiliz. -soma-
Oyunun kullandığı mekanın su altı olması fikrinin asla rastlantısal olduğunu düşünmüyorum. İnsanlığın bu güne kadar uzaydan bile daha az çözümlediği nadir yerlerden çünkü okyanuslarımız. Gerçekten sadece omntiool ile beraberken iletişim kurabildiğimiz Catherine yokken biz tamamen yalnızız burada. Sadece biz ve düşüncelerimiz…
WAU’nun amacı da bir hayli etik sorusuna sebep oluyor. Yaşatmak için yaşatmak yeterli mi? Bilinçsiz yaşam mümkün mü? Oyunda karşılaştığımız robotlardan özellikle ismi Carl Semken olan robot beni inanılmaz etkiledi. Fişini çektiğimizde sanki bıçak saplandığını söyleyen bu robot tamamen olanlar karşısında bilinç dışı konuşuyor ve hareket kabiliyetinden yoksundu. Ama kendini insan sanıyordu… WAU’nun amacı da bu yönüyle bakıldığında doğru mu yanlış mı sorusunun ötesinde bir çok etik soruya sebep oluyor. -soma-
Korku elementlerinin de sadece insanı korkutmaktan öte gerçekten PATHOS-II’nin atmosferini hissettirerek yaşatılması benim en mutlu olduğum konulardan biri. -soma-
Bilim kurgu ile ilgileniyorsanız. Etik ve felsefe ile ilgili konu başlığı altındaki sorulara kafa patlatmak istiyorsanız. Her şeyden önemlisi zamanınızı güzel değerlendirmek istiyorsanız kesinlikle önereceğim oyunlardan biridir SOMA.
Uzayla – Kültür Evreni
Yorumlar (7)
Bir yanıt yazın
Yorum yapmak için giriş yapmalısın.
Bir oyun incelemesi yapan arkadaş daha.. 🙂 Çok beğendiğim ve gerçekten hoşuma giden bir oyundur SOMA. Emeğinize ve ellerinize sağlık.
Gayet uzun ve güzel bir inceleme…
teşekkür ederim
teşekkürler
Elinize sağlık @mert
teşekkür ederim