Milattan Önce 1792 civarında Babil’in başına yeni bir kral geçti. O kral Hammurabi’ydi. Krallığının ilk dönemlerinde Hammurabi küçük bir şehri yönetiyordu. Kısa bir sürenin ardından yavaş yavaş etrafındaki şehirleri fethetmeye başladı. Bu fetihlerle birlikte Mezopotamya’nın güneyinin tamamını ele geçirdi. Babil şehrinden dolayı bölgeye Babil denildi.
Hammurabi çok dindar birisiydi. Bu yüzden savaşlarda yıkılan veya zarar gören zigguratları tekrar yaptırdı. Hammurabi İmparatorluğun kanunlarla yönetilmesini istiyordu. Tanrı Merduk’un kendisini adil davransın diye gönderdiğine inanıyordu. Hatta Hammurabi kendisini ”tanrıdan korkan saygılı prens” olarak nitelendirir.
Hammurabi halkın adaletli yönetilmesini çok isteyen birisidir. O yüzden ilk yazılı kanunları çıkarmıştır. Ve bu yasaları güneş tanrısından aldığını gösteren anıta oydurdu. Bu kanunlara halkın her kesimi zengin-fakir ayırt edilmeksizin uymak zorundaydı.
Hammurabi Kanunları İlk 10 Maddesi
1. Bir kimse, bir diğerini esir eder ve onu köle ilan eder fakat bunu kanıtlayamazsa o zaman esir eden kişi ölümle cezalandırılır.
2. Bir kimse, bir adam hakkında bir suçlamada bulunur ve suçlanan kişi ırmağa gidip ırmağın üzerinden atlar da batarsa, suçlayan kişi onun evine sahip olur. ama ırmak suçlanan kişinin suçlu olmadığını kanıtlar ve o kişi canı yanmadan kurtulursa o zaman onu suçlayan kişi ölümle cezalandırılır ve ırmağı atlayan kişi kendisini suçlayanın evine sahip olur.
3. Bir kimse büyüklerinin huzurunda bir suç iddia eder ve yaptığı suçlamayı kanıtlayamazsa, iddia ettiği büyük bir suç ise ölümle cezalandırılır.
4. O kimse büyüklerini tahıl ya da para cezasına hükmetmeyi başarırsa o fiilden dolayı ödenen cezayı alır.
5. Bir yargıç bir davaya bakıp bir karara varırsa, hükmünü yazılı olarak sunar; daha sonra verdiği kararda bir hata ortaya çıkarsa ve bu kendi hatasından kaynaklanırsa o zaman davada onun tarafından kararlaştırılan para cezasının on iki katını öder ve halka ilan edilerek yargıçlık makamından el çektirilir ve bir daha asla yargıçlık icra etmek için oraya oturamaz.
6. Bir kimse tapınağın ya da mahkemenin eşyasını çalarsa ölümle cezalandırılır ve ondan çalınmış malları alan kişi de ölümle cezalandırılır.
7. Bir kimse, tanık ya da yazılı bir anlaşma yokken başka bir adamın oğlundan ya da kölesinden gümüş ya da altın, erkek ya da kadın köle, öküz ya da koyun, eşek ya da başka bir şey satın alırsa ya da ücretini ödeyerek kiralarsa hırsız addolunur ve ölümle cezalandırılır.
8. Biri sığır ya da koyun ya da eşek ya da domuz ya da keçi çaldığında, eğer o çaldığı şey tanrı’ya ya da mahkemeye aitse hırsız otuz katını öder, eğer kralın özgür bir vatandaşına aitse on katını öder, eğer hırsızın ödeyecek bir şeyi yoksa ölümle cezalandırılır.
9. Bir kimse bir eşyasını kaybedip ve onu bir başkasının zilyetliğinde bulduğunda, eşyanın zilyedi olan kişi “bunu bana bir tacir sattı. onun parasını tanıklar huzurunda ödedim” derse ve eşyanın maliki: “mülkiyetin bana ait olduğunu bilen tanıklar getireceğim“ derse o zaman eşyayı satın alan kişi ona eşyayı satan taciri ve huzurunda eşyayı satın aldığı tanıkları getirir, malik de onun mülkiyetini tanıyabilen tanıklar getirir. yargıç hem huzurunda ödeme yapılan tanıkların hem de kayıp eşyayı tanıyan tanığın yeminli ifadelerini muhakeme eder. bu durumda satıcının hırsız olduğu kanıtlanmış olur ve ölümle cezalandırılır. kayıp eşyanın maliki malını geri alır ve onu satın almış olan da satıcıya ödemiş olduğu parayı geri alır.
10. Eğer satın alan kişi satıcıyı ve de huzurunda eşyayı satın aldığı tanıkları getirmezse ama malın sahibi eşyayı tanıyacak tanıklar getirirse o zaman satın alan hırsızdır ve ölümle cezalandırılır ve malik de kayıp eşyasını geri alır. Devamı için tıkla
Dindar olmanın getirdiği (gezegenleri gözleyerek tanrıların neler yaptığını öğrenmek istenmesi) astronomi bilgisi Babil’i ilerletti. Gökyüzünü incelemeye başladılar. Bu gözlemler sonucunda Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü keşfettiler. Ve hatta Dünya’nın Güneş etrafındaki bir tam turuna ”yıl” dediler. Ardından bir yılı on iki aya böldüler. Bir günü yirmi dört saate, bir saati altmış dakikaya böldüler. Şu an günümüzde kullandığımız takvimin ilk örneklerindendir.
Uzayla – Kültür Evreni