Kusursuzluğun Dönüşümü: Kintsugi Felsefesi

Günümüzde özellikle sosyal medyanın bizlere yansıttığı bir kusursuzluk algısı var. Kusursuz olmanın her şeyi tolere edebileceğini sanıyoruz. Kusursuzsak beğenilebiliriz, sevilebiliriz, değer görebilir ve başkaları tarafından desteklenebiliriz gibi düşüncelere sahibiz, ne yazık. İşte bu düşüncelerin karşısında duran Kintsugi, aslında kusurlarımızla var olmanın güzelliğini anlamamıza yardımcı bir felsefedir.


Kintsugi, eski bir Japon felsefesi olup, kırılan bir varlığa eskisinden daha iyi bir görünüm ve kullanışlılık katmayı amaçlamaktadır. Bu felsefe, kırılmanın esasında bir kusur değil varlığına bir şeyler katarak yenilenme olduğunu savunmaktadır. Aynı zamanda kintsukuroi olarak da anılan Kintsugi sanatı, kırılan varlıkların toz altın, gümüş ya da platin ile yapıştırılmasıdır. Böylelikle kırılan nesnenin çatlakları görmezden gelinmekte hatta yapılan işlem ile daha belirgin bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Sanatta kırılan nesne altın, gümüş gibi maddelerle onarılarak daha değerli hale getirilmektedir. Kullanılan bu yöntem, kusurlu güzelliğin mümkün olduğu felsefesini desteklemektedir.

Kintsugi Felsefesi Nasıl Ortaya Çıktı?

Sanat tarihçileri bu felsefenin tesadüfen ortaya çıktığını düşünmektedir. Rivayete göre 15. yüzyılda Komutan Shogun Ashikaga Yoshimasa çok sevdiği bir çay kasesinin kırılmasına üzülerek, kaseyi tamir ettirmek için Çin’e gönderdi. Ancak tadilattan dönen kasenin metala pimler ile birleştirildiğini görünce kaseyi beğenmeyerek bu sorunu düzeltmesi için başka ustalarla çalıştı. Ustalar, çatlağı altın bir cila ile doldurarak kaseyi benzersiz ve eskisinden daha değerli bir duruma getirdiler. Kırılan bir şeyin kusurlarıyla güzel ve değerli hale getirilmesi ile beraber Kintsugi sanatı ortaya çıkmış oldu.

Kintsugi felsefesi

Kintsugi’nin Amacı

Bu sanat ile çatlaklar saklanmaz, aksine göz önüne çıkarılır. Kintsugi felsefesi wabi – sabi anlayışı ile içe içedir. Wabi – Sabi anlayışına göre yaşamdaki hiçbir şey kusurlu değildir. Yaşam, çirkinlik, kusur, yanlış, güzellik doğru gibi tüm her şeyi ile değerli olarak görülmektedir. Kısacası, hayatı olduğu gibi kabul etmektedir. Kusursuzluk kaygısı gütmemektedir.

Kintsugi de tam olarak bu anlayışın sembolize olmuş halidir diyebiliriz. Varlık üzerinden ortaya konabilen bir sanat olarak da bilinen bu felsefede amaç kusurların içerisindeki güzelliği görüp ortaya çıkarmaktır. Burada tabana oturan düşünce; kırılan, eski görüntüsünü kaybeden ya da bozulan hiçbir şeyin değer kaybetmeyeceğidir. Eğer ki bunu tamir ederseniz o varlığı eskisinden çok daha güzel, özel ve değerli hale getirebileceğinizi savunur.

Bu felsefede nesneler üzerinden insan ilişkilerine vurgu yapılmaktadır. Sevdiğimiz, bizim için değerli olan insanları bazen istemeden de olsa kırabiliriz. Kırılan kimsenin size karşı eskisi gibi olmayacağını düşünebilirsiniz. Ancak kırılan kişiye karşı pişmanlığınızı gösterir, kalbini almak için yeterli emeği verirseniz o kişi için eskisinden daha değerli bir konuma gelebilirsiniz. Tam da kintsugi sanatında olduğu gibi. Kırılan bir nesnenin zarar gören her bir parçası özenle, ciddi bir titizlik ile onarılırsa bu nesne eski halinden çok daha iyi ve değerli bir duruma getirilir. Bu insan ilişkileri için de geçerlidir.

Kısaca anlatmak gerekirse; her birimiz insanız, tabi ki hatalar yapıyoruz. Evet hatalar yapabiliriz ancak yanlışlarımız, hatalarımızdan bir anlam çıkararak bir şeyleri düzeltmeye çalışıyoruz. Hiçbirimiz kusursuz değiliz, kusurlarımızı gizlemek zorunda değiliz. Tabi ki kusurlarımızı düzeltmeye uğraşıyoruz ancak kusursuzu yakalamak pek de mümkün değil. Durum böyleyken kendimizi ve çevremizdeki insanları kusurlarıyla da güzel bulabiliriz. Tıpkı Kintsugi sanatı ile onarılmış bir vazo, kase, seramik gibi; kırıklarımız, çatlaklarımız, kusurlarımız olabilir ancak bu kırıklar, çatlaklar, hatalardan çok daha güçlü, güzel, değerli olarak çıkabiliriz.

Uzayla – Kültür Evreni

Bir yanıt yazın