Nietzsche’nin süper insan (übermensch) kavramı insanın anlam arayışına bir cevaptır. Toplum için yaşayan ve kültür dayatmalarıyla büyümüş, kendisinin atalarından farksız, kültür robotu olan bir yaşamın öğesi olduğunun farkında olmayan insan için varılması gereken bir nokta olarak görülen yeniden doğuş felsefesi.
Nietzsche’ye göre insan aşılması gereken bir varlıktır. Doğduğunuz ve büyüdüğünüz çevrede kendi hayatınızda birer figürsünüz. Toplum hegemonyası altında yaşayan, birey olamayan ve bunun farkına bile varamayan birer figürdür insan. Toplumun bir parçası olmaktan öte toplum için varsınız. Üstinsan olmanın en önemli noktalarından biri bunun farkına varmaktır. Kendini toplumdan soyutlayıp bugüne kadar ezberlenmiş sistematik yaşamın bütün kalıplarının farkına varmaktır.
Dolayısıyla toplum kendi değerlerini yaşarken, bireyin toplumun gözünde anarşist olmasıyla eşdeğerdir. Farkına varmak ve öğretilmiş kalıpları yıkmak uzun bir süreç gerektirir. Çünkü insan burada kendini yok eder. Bugüne kadar gördüğü ve yaşadığı bütün varoluşsal anlamları temelinden yıkar ve tamamen bir hiçlikte kalır.
Hiçlik içinde kalan insan artık kendi anlam arayışına başlayabilir. Artık toplumun içindeki figür değil gerçek ve özgür bir bireydir. Yozlaşmış insanın kendini yeniden doğurabilmesi üstinsanın başlangıcıdır. Bütün ezberlenmiş değerleri aşıp kendi değerlerini var etmek ve erdem kazanmak bilinçli zihinlerin gerçekleştirebileceği bir kimliktir. Kültür öğesi etrafında yaşam bulan insanın hiçliğe gitmesi ve orada kendini yaratması Nietzsche’nin ‘Tanrı öldü’ ideasının egoist farkındalığı ile birleştirmesi kendini tanrı olarak görmesinin metaforu olabilir.
Köklerinden sıyrılmak, alt kimliklerini yok etmek ve kendi izdüşümünde yeni bir üstinsan yaratmak insanın yaşamı boyunca yapabileceği en eklektik yaratılış olur.