Antik Çağ felsefesinin öne çıkan isimlerinden biri olan Aristoteles hukuk, iletişim, sanat, politika gibi pek çok alanda gördüğümüz ‘sözlü iletişim ve ikna sanatı’ olarak bilinen retorik konusunda ilk sistematik incelemeyi yapmıştır.
Retorik Nedir?
Retorik, etkili yazı ve söz kullanarak muhatabı olan kişiyi ikna etmek olarak özetlenebilir. Antik Yunan düşünürlerinin retoriği günümüzde yalnızca yazı ve söz ile kısıtlı kalmayıp her türlü ikna tekniğini kapsamaktadır (Kaufer ve Butler, 2013). Aristoteles retorik kavramını ‘retorika’ olarak adlandırmıştır. Aristoteles’in hocası olan Platon ise retorikten pek de hoşlanmazdı. Platon’un Gorgias diyalogunda bu kavram, ‘’cahil toplulukların kandırılması’’ olarak nitelendirilmekteydi. Aristo’ya göre ikna etme kabiliyeti insana doğuştan gelmez, ancak retorik yoluyla ulaşılabilmektedir (L’Etang, 2002).
Aristoteles ikna etmenin iki türü olduğunu dile getirir: Teknik/artistik olan ve teknik/artistik olmayan şekilde. Teknik olmayan ikna etme yönteminde yine karşı taraf ikna edilebilir fakat kişi özgür iradesinin dışında (yasa, anlaşma, işkence ve yemin gibi nedenler) konuşma yapacağından retoriğin dışında tutulur. Aristoteles retoriğin analizine ilişkin ‘Üç İkna Kanıtı’ şeklinde belirlediği inandırma tarzlarını kullanır; ethos, pathos ve logos. Bunlar Aristoteles’in teknik olan inandırma yöntemleri kapsamına girmektedir. Bunlardan ethos (konuşmacının -retorun- karakteri ve güvenilirliği), pathos (duygulara hitap etme, muhatabı istenilen duygu haline getirme) ve logos (mantık yoluyla gerçeği gösterme) olarak ifade edilir.
Ethos
Ethos, retorun -konuşmacının- erdemini ve güvenilirliğini temsil eder. Antik Yunanca’da ‘yaşam yeri’ anlamına gelmektedir. Konuşulan kavram ve konuşanın inanılır olması ile ilişkilidir. İknada, konuşulan konunun dışında konuşmacının yani retorun karakteri, güvenilirliği de önemlidir. Aristoteles retora güveni sağlayan üç şeyi şu şekilde sıralandırmıştır: 1) sağduyu, 2) iyi ahlaki kişilik, 3) iyi niyet.
Konuşmacı topluma genel anlamda herkese örnek olması gereken kişidir. Örneğin doktorun tavsiye ettiği ilaçları almamızın sebebi beyaz önlük giymiş olan bir insana güvenimizden gelmektedir. Herhangi bir araştırmada da bir şey alabilmek için yine araştırmacının güvenilirliğine, kaynağın doğruluğuna, kuramların iyi niyetine güvenmemiz gerekiyor.
Logos
Aristoteles’e göre bir iddia yani konu, içerisinde gerçeklik barındırmıyorsa ve boş kelimelerle oluşuyorsa ayakta duramaz. Bu ikna yöntemi somut verilere, akla ve mantığa dayanıyor. Retorikte kanıtların yaratılması dinleyicilerin inanacağı şekle bürünen düşüncelerle mümkündür. Ne söyleneceğinin önemli olmasının yanında nasıl söyleneceği de ön planda olmalıdır.
Gerçekliği kabul ettirmek için elimizde anlaşılır ve güncel kanıtlar bulunmalıdır. Çünkü elimizde ne kadar çok güncel, anlaşılır kanıtlar bulunursa muhatabımızı ikna etmemiz bir o kadar kolaylaşır. Her kanıt doğru çıkarımları barındırmayabilir. Sonuç olarak akla hitap etmek ile akılcı olmak arasında fark var. Ortaya atılan varsayımlar doğru olsa da aralarındaki bağlantı zayıf olabilir.
Pathos
Retorun ikna kabiliyeti, ethos ve logosla sınırlı değildir. Konuşmacının karakteri, güvenilirliği ve akla uygun kanıtlar sunması karşı tarafı ikna etmek için yeterli olmayabilir. Bu noktada üçüncü etkimiz olan pathos ön planda olmalıdır. Pathos ‘acı çekmek’, ‘tecrübe etmek’ gibi anlamlara gelmektedir. Duygular insanların yargılarını mevcut konumundan uzaklaştırabilecek ya da yakınlaştırabilecek güçtedir. İnsanları aynı konuyu dostça veya hoşgörüyle aldıklarında, öfke/düşmanlık duygusuyla aldıklarından daha güçlü karşılamaktadır. Sonuç olarak karşılıklı bir anlayışın var olabilmesi için ortak bir duygu ve dayanışma hissini yaratmak gerekir. Retor, bazen bazı durumlarda dinleyicinin duymak istediğini söyleyerek onların hoşnut eder ortak bir temel yaratır.
Dinleyicide istenilen duygu ortamını sağlamak ise onu iyi tanımaktan geçiyor. Örneğin herkesin bildiği cümle olan ‘’Sen de mi Brütüs? (Et tu, Brute?)’’ sözü genelimizde ortak duyguyu uyandırır. Jül Sezar’a acıma hissi, Brütüs’ün ihaneti gibi çıkarımlar akla gelir. Sezar’ın ölümünün ardından tepkili halka karşı Marcus Antonius’tan konuşma yapması istenmiştir. Antonius, ‘’Dostlar, Romalılar, yurttaşlarım, beni dinleyin!’’ (Shakespeare, Caesar, 1599) ile başlayan meşhur tiradı ile suikasttan yana olan ve olmayanlar dahil olmak üzere herkeste aynı duyguyu oluşturmuştur.
Kaynaklar:
- Baba, Ç. (2018). RETORIKTE ETHOSUN YERI . Felsefe Dünyası , (67) , 203-219 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/felsefedunyasi/issue/58336/851473
- Toros, S. (2020). Retorik, İkna ve Tasarım Jürisi . Yedi , (23) , 11-20 . DOI: 10.17484/yedi.598114