Musevi bir ailenin en küçük çocuğu olarak hayata gözlerini açan Karl Popper, 1935 senesinde Bilimsel Araştırmanın Mantığı adlı kitabıyla hem yandaşlarını hem de karşıtlarını etkileyen bilimin yanlışlanabilirlik ilkesinin temellerini ortaya atmıştır.
Bilim felsefesine şekil veren yanlışlanabilirlik ilkesinin yanı sıra Popper’ın politik ve akıl felsefesine kadar pek çok kategoride önemli sayılabilecek eserleri mevcuttur. Hayatı boyunca çok sayıda eser verdi. Bu eserler ise günümüzde Stanford Üniversitesi’nin Popper Arşivi’nde yer almaktadır.
Musevi bir ailede doğmuş olmasına karşın bir Luteran olarak yetişmiştir. Viyana Üniversitesi’nde felsefe, matematik, psikoloji ve fizik eğitimi almıştır. Gençliğinde ise Marksizm ile alakalı olmuş ve hatta Sosyalist Öğrenciler Derneği’nin arasına katılmıştır. Ama kısa bir zaman sonra hayatının geri kalanında çok güçlü etkilerini gözlemleyebileceğimiz sosyal liberalizmi benimsemiştir.
İkinci eseri olan Tarihselciliğin Sefaleti yıllar sonra yayımlanmıştır. Önemli olan bu eserini ise otoriteye tek parti karşıtı sosyal liberalizmi savunduğu Açık Toplum ve Düşmanları adlı eserinde yer vermiştir.
Karl Popper’ın siyasi fikirlerinde şahsi tecrübelerinin etkisi alenen gözlenebilir. Nazilerin güçlendiklerini fark ederek 1937’de Avusturalya’dan ayrılmış ve Yeni Zelanda’da yaşamaya başlamıştır. Burada Canterbury University College’ta öğretim görevlisi olarak çalıştı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Londra’ya döndü ve London School of Economics’teki görevine devam etti. 1949’da burada Mantık ve Bilimsel Metodlar profesörü ünvanını almıştır. Emekli olduğu 1969’a kadar çalışmalarını burada devam ettirmiştir.
Popper’in felsefesi temel ve ana anlamlılık, bilimsellik derecesi olarak da kullanılan doğrulama kuramının kabul edilmesine uzanır. Popper bilimi, bilim olmayandan ayrı tutarken doğrulanabilir oluşun ilke olamayacağını fikrini ortaya atar. Çünkü ona göre genellik taşıyan bilimsel önermeler tüm gerçekleri kapsayamazdı. Bu soruna çözüm olarak yanlışlanabilirlik ilkesini bizlerle tanıştırmıştır.
Ona göre bilimselliğin en ayırıcı farkı yanlışlanabilir olmasıydı. Bir başka söyleyişle ise tüm sistemler zorunlu bir sınavdan geçirilmeli ve nihayetinde elverişli olabilecek bir sistem seçilmelidir. Ona göre bilimsel bulgu tümevarımla asla elde edilemeyecek bir kavram. Çünkü bilimin işleyişi edilgen bir izleyicilik olmamıştır. Ortaya atılan varsayımların bilimsel olarak adlandırılması için bazı ihtimalleri saf dışı bırakması beklenir. Bunu yapamayanlar ise mitos olarak adlandırılır.
Popper’a göre ne kuram olursa olsun belirli şartlarda deneysel destek bulabilmek mümkün olan bir şeydir. Bu sebepten bilimselliğin derecesi deneysel olarak desteklenebilir olmamalıdır. Aslında yapılması lazım gelen kuramın hangi şartlarda yanlışlanabilir olduğunu kanıtlamaktır. Bu düşünceye göre eğer bir kuram yanlışlanabilir ise bilimseldir.
Uzayla – Kültür Evreni