Kitap İnceleme: Balzac, Vadideki Zambak

Balzac kimdir?

20 Mayıs 1799’da Fransa Tours’da doğmuştur. 18 Ağustos 1850’de yaşamını yitirmiştir. Asıl ismi Honore Balssa’dır. Adını Balzac olarak değiştirdi ve soyluluk ifade eden ‘de’ ön takısını ekledi. Köy kökenli bir ailenin çocuğuydu. Babası devlet memuruydu. 6 yıl Vendome’da College des Oratoriens’te öğrenim görmüştür.


Napolyon’un devrilmesinden sonra ailesi Paris’e taşınmıştır. Burada 2 yıl daha okula gitmiştir. Küçük yaşlardan beri edebiyata gösterdiği eğilim ağır basmıştır. Trajedi türünü denediği 1819’da yazılmış “Cromwell” başarı kazanamayınca romana yönelmiştir. Para kazanmak için tarihsel, mizahi ve gotik romanlar yazmıştır. Bunları yazarken farklı isimler kullanmıştır. Basımcılık, yayıncılık, hatta dökümcülük yaptı. Başarılı olamayınca tekrar edebiyata dönmüştür. Vadideki Zambak 328 sayfalık bir eserdir.

Balzac, Vadideki Zambak
Balzac

“Vadideki Zambak”

Kitap başta ne kadar yazarın kendisiyle sohbetiymiş gibi gözükse de aslında bir mektuptur. Bu mektubu Felix Nathalie’ye yazdığı ve yaşadığı büyük aşkı tüm detaylarıyla anlatır. Felix, Kontes Henriette de Mortsauf adındaki bu genç kadının güzelliğini, vadinin adı olan “Zambak“la özdeşleştirir. Felix 2 aşk yaşamış ve bunların arasına sıkışıp kalmıştır. İlk aşkı her hücresine kadar hissedip yoğun duygularla yaşamıştır. İkinci aşkı maddesel olarak tanımlamıştır.

Hayatındaki anne rolünün eksikliği ve bununla beraber olan zayıflığı onun kendinden hem yaşça daha büyük bir kontese hem de anne şefkatini kendi aşkının önünde tutacak bir kadına tutkuyla bağlanmasına neden olur. Bu kişinin tanımlarına uyan isim de Henriette’dir.

Henriette, Felix e olan sevgisinin bir oğul sevgisi olduğunu söyleyip onu kendisinden uzak tutmaya çalışmıştır ama Madam da bu aşka karşılıksız kalamayıp istemese de Felix’e olan duygularına engel olamamıştır. Madam’ın Felix’i platonik bir aşkla sevdiğini kitabın her yerinde net bir şekilde anlatıldığını görüyoruz. Aslında Felix tutkuyla sevdiğini ona olan sonsuz sevgisini her fırsatta ifade etmişse de çocukluğundan gelen anne eksikliği yüzünden Madam’ın çocuklarına olan bağlılığına daha çok aşıktır ki bunu daha sonra Lady Dudley’i yaşamına almasından anlayabiliriz.


Henriette hissettiği günahkar kadın olma duygusu yüzünden hastalanır. Yine de Felix Henriette’yi yüceltmekten geri kalmaz. Henriette için kalbinde hep bir yer vardır Felix’in. Burada kadın olmanın ne kadar zor ve yıpratıcı olduğunu görüyoruz. Kadın olmanın sorumlulukları bir köleden farksızdır. Aynı günahı bir terazide bölüşmek yerine, yalnızca kadının omuzlarına yüklemek daha kabul edilebilir sayılır.

Kitapta bu vurguyu çokça görüyoruz. Henriette son anlarında bile kendi duygularını dile getirmez içine kapanık olmaya devam eder ve çocuklarının, kocasının bir hizmetkârı olarak ölmeyi yeğler. Henriette onu kızına eş olarak seçmiştir. Ölmek üzere olan Henriette son nefesini vermeden Felix’i sevdiğini ve affettiğini itiraf eder, kızıyla evlenmesini vasiyet eder.

Felix’in Natalie’ye aşık olması fazla zaman almaz. Eser boyunca Felix’in bencilliği hayatına giren kadınları heba edişini Natalie’nin mektubunda çok açık bir şekilde görebiliriz. Felix ailesinde de istenmeyen görmemezlikten gelinen bir karakter olduğu için hayatına giren kadınlara da ne yazık ki böyle davranmıştır. Hayattan beklentisi ve ne istediği konusunda Felix’in de kafası çok karışıktır. Ateşle erken karşılaşmıştır (Henriette) ve bunun onu ısıttığını sardığını hissetmiştir ama suyun (Natalie) farkına geç varmış ve bu da onların bir suçuymuş gibi davranmıştır.

Onlara karşı öfkelidir çünkü ikisiyle de yanlış zamanda karşılaşmış ama ikisinden de vazgeçmek istememiştir. Ataerkil düşüncenin dışına çıkamamış ve hep erkekleri üstün tutmuş ve kadınları suçlu bulmaya devam etmiştir. Fakat kızı, annesinin ölümüne sebep olan bir adamla evlenmek istemez. Bunun üzerine Felix Paris’e döner. Orada, kendini edebiyata, bilime, politikaya vererek avutmaya çalışır.

Uzayla – Kültür Evreni

Bir yanıt yazın