Küçük Albert deneyi, psikoloji tarihinde büyük bir iz bırakan ve etik ihlalleri içerisinde barındıran, koşullu duygusal tepkiler üzerine yoğunlaşmış bir çalışmadır. Çalışma içerisinde yapılan deneyler hem korkunç detayları hem de şaşırtıcı sonuçları barındırması yönünden ilginçtir.
1920 yılında davranış psikolojisinin kurucusu John Watson ve asistanı Rosalie Rayner, davranışçı ekole paralel olacak şekilde bu çalışmayı tasarlamıştır. Bu ekole göre insanların davranışları içsel bir faktöre bağlı değildir; dışarıdan yapılan koşullanmalar duygusal tepkilerin oluşumuna yön vermektedir. O zamanlarda son derece yeni olan ve Freudyen ekole zıt tasarlanan bu çalışma için günümüz şartlarında asla onay alamayacak etik ihlallerin gerçekleştiğini görmekteyiz.
Watson ve asistanı Rayner, John Hapkins hastanesinin kreşinde oynayan çocukları uzaktan izlemiş ve çalışmalarını korku üzerine tasarlayacaklarını kararlaştırmışlardır. Deneyleri için henüz 9 aylık bir bebek olan Albert’i almışlardır. Albert’in deneye seçilmesi ile ilgili ise iki iddia mevcuttur: Bunlardan ilki; Albert’in annesinin ekonomik durumu kötü olduğu için yüksek bir ücret karşılığında bebeğinin deneyde kullanılmasına izin verdiğidir. İkincisi ise annesinden habersiz Albert’in deneyde kullanılması ve annesinin haberdar olduktan sonra bebeğini alarak kaçtığı yönündedir.
Yapılan bu deneyde Watson ve asistanının araştırma soruları şudur: Korkularımız doğuştan mı vardır, yoksa sonradan mı öğrenilir? Hipotezleri ise şu yöndedir: Dışarıdan belirli uyaranlara karşı tepki vermeye koşullandığımız için duygusal tepkilerimiz vardır.
Küçük Albert Deneyi Nasıl Gerçekleşmiştir?
Deneyin ilk aşamasında Albert’in doğuştan bir korkusunun olup olmadığını anlamak için sırasıyla beyaz fare, tavşan, köpek, peruk ve maske gibi nesneler gösterilerek bir ön test yapılmıştır. Test sonucunda bu nesnelere karşı bir korkusu olmadığı anlaşılan Albert bir odaya yerleştirilerek deneye başlanmıştır. Deney esnasında odada tek başına kalan Albert’in yanına beyaz fare ve tavşan gönderilmiş ve her defasında bebeğin bunlara karşı sevecen yaklaşıp dokunarak sevdiği gözlenmiştir.
Deneyin ikinci aşaması olarak odanın kapısının arkasında uzun bir demire çekiçle vurularak yüksek bir ses çıkarılmış ve bebeğin bu ani yüksek sese karşı irkilme, ağlama ve korkma tepkilerini verdiği görülmüştür. Deneyde kullanılan bu yüksek ses koşulsuz uyaran olarak belirtilmiştir.
Deneyin en can alıcı noktası olan bir sonraki aşamada ise odadaki Albert’e beyaz bir fare gösterilmiş ve fareye her dokunduğunda Albert’i korkutan yüksek ses çıkarılmıştır. Bir hafta boyunca üç kez tasarlanan bu işlemde tam yedi defa beyaz fare – gürültü eşlemesi yapılmış ve bebeğin fareye karşı korku tepkisi gözlenmiştir. Araştırmanın devamında ön testte kullanılan nesneler yine Albert’e gösterilmiş ve bebeğin bu nesnelere karşı da korku, irkilme ve ağlama gibi tepkiler verdiği görülmüştür.
Korku tepkisinin genellenmesi sonucunda bu tepkinin ne kadar süre boyunca görüldüğü de test edilmiş ve bir ayın sonunda hâlâ aynı yoğun korkunun gözlendiği fark edilmiştir. Aynı deney bu defa da karşıt koşullanma ile bu korkuların sonlandırılacağı amacıyla devam ettirilmiş fakat Albert’in hastaneden ayrılması sonucunda karşıt koşullanma gerçekleşmemiştir.
Okumanız Önerilir: Psikolojide Yaklaşımlar ve Temsilcileri
Deney Sonunda Küçük Albert’e Ne Oldu?
American Psychological Association verilerine göre küçük Albert’in asıl adının Douglas Merritte olduğu bildirilmiştir. Karşıt koşullanma yapılamayarak bebeğin korkularıyla bırakılması bu deneydeki etik ihlallerden biridir. Deney sonunda küçük Albert’e ne olduğunu merak eden bir grup yüksek lisans öğrencilerinin konuyu araştırmaları sonucunda, Albert’in 6 yaşında hidrosefaliden yani beyninin etrafında su toplanması ile öldüğünü öğrenmişlerdir. Albert’e yerleşen bu korkularda zamanla bir sönme gerçekleşip gerçekleşmediği de soru işareti olarak kalmıştır. Neticede birçok etik ihlali barındıran bu deney psikoloji tarihinin en korkunç ve iz bırakan deneylerinden biri olarak kalmıştır.
Kaynak ve ileri seviye okumalar için;
- Adayı, G. P., & Gürcan, E. E. N. Öğrenme.
Uzayla – Kültür Evreni