The Power Of The Dog, Montana’da büyük bir çiftliğin sahibi olan iki erkek kardeşin hikayesini anlatıyor. Onların hayatına dahil olan Rose ve oğlu Peter’i veya Rosie ve oğlunun hayatına dahil olan bu iki erkek kardeşi görüyoruz film boyunca. Kardeşlerden biri Benedict Cumberbatch’ın canlandırdığı eğitimsiz, kaba ve asabi olan Philip.
Film boyunca bizi kendi keskin karakteri ile baş başa bırakıyor. Daha naif olan, eğitim görmüş, modern erkek kardeş ise George, Jesse Plemons tarafından canlandırılıyor. Filmdeki bir öteki önemli isim ise Kirsten Dunst. Rose rolü ile beraber bizimle. Çaresizliği gösteriyor. Duygu git gellerini yansıtıyor. Adeta, bizi kendi döneminin ıssızlığı içine bırakıyor.
Kitap uyarlaması olan bu The Power Of The Dog, ince bir senaryo yeteneği ile işlenmiş. Yönetmenliğini Jane Campion yapıyor ve her zamanki gibi bize uzun manzaraların eşlik ettiği, tablo güzelliğinde bir film sunuyor. Bir kadın inceliği ile dokuyor filmi.
The Power Of The Dog
Rose ve oğlu Peter bir restaurant işletiyorlar. George ve Philip’ in katıldığı bi akşam yemeğinde feminen tavırları olan Peter serviste çalışır. İşte bu anda, Phlip’in aksi, uyumsuz tavırlarıyla tanışırız. Philip, Peter’in kendisinde ve ailesinde o akşam manevi ve maddi hasarlar bırakır. Peter’in, feminen ve naif hareketlerini alay konusu yapar. Aradaki bu uzlaşmazlığı çözmeye çalışan George ise Rose’a bu anda ilgi beslemeye başlar. Evliliklerine uzanan bir ilişkiye başlarlar. Adeta o ıssızlığın ortasında birbirlerine sarılırlar. Tabii, Philip ve Peterin hayatı da böylece daha derinden kesişir. Philip sadece Peter’in hayatına dahil olmaz. Annesi Rose’dan da nedeni bilinmez bir intikam alır. Onu küçümser, yadırgar. Bu saatten sonra gerilimi daha derinden hissederiz.
Spoiler*
Filmde tavşan ve köpek sıklıkla karşımıza çıkar. Tavşanın simgelediği Peter’dir. Peter, ürkek gözükür. Kadınsı tavırlarla tanınır. Köpek, Philip’i simgeler. Philip, sert ve aksi bir karaktere sahiptir. Ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Fakat, filmin sonunda bizi şaşırtan bir şey gerçekleşir. Tavşan, köpeği alt eder.
Peter’in farkında oldugu bir şey vardır. Philip ile aynı çiftlik evinde yaşayan Rose’un mutluluğu Philip’in uzaklaşması ile mümkündür. Bunun için, Philip’i inceler. Gözlemler. Kimseye hissettirmeden merceği altına alır onu. Bunu yapmak zorundadır. Rose’un psikolojik baskılarla ortaya çıkan alkole olan bağımlılığı onu ölüme götürüyordur.
Bilmemiz gereken bir diğer nokta; sert görünmeye çalışan Philip aslında bir eşcinseldir. Belki de bunu dönemindeki insanlardan saklamaya çalışırken kendisi olmadığı bir karakter hazırladı. Bunun için bu kadar mutsuz ve uyumsuz. Bunu derin gözlemleri sonucunda anlayan Peter, Philip’i buradan vurur. Adeta, onu tuzağına düşürür. Zamanla çok yakın iki arkadaş olan Philip ve Peter’in karşısında Rose dikilir. Bir şeyler sezinleyen Rose bu arkadaşlığı tehlikeli bulur. Fakat, Peter’in amacı çok farklıdır. Rose’a karşı olan kızgınlığını yaşanan bir olay sonrasında büyük bir şekilde ortaya çıkarak Philip, Peter’in daha hızlı adımlar atmasına neden olur.
Philip’in Peter ile olan yakınlığını ilerletme amacı ölümü ile sonlanır. Artık Tavşan köpeği öldürmüştür. Kontrolsüz bir güç değil, önseziler ve akıllıca atılan adımlar kazanmıştır. Philip ne bir erkek olabilmiştir ne bir kadın, ne güçlü bir kovboy ne de Peter’in hayran olduğu biri. Geriye, çiftlikte huzurlu günler geçirecek olan George, Rose ve Peter kalmıştır.
Uzayla – Kültür Evreni