Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da bulunan Van Gogh Müzesi’nde sergilenen Patates Yiyenler tablosu (The Potato Eaters), Van Gogh’un yapmış olduğu ilk ve en etkili eserlerinden birisidir.
Bilindiği gibi Van Gogh’un manzara temalı resimleri (örneğin Buğday Tarlasında Orakçı, 1889) oldukça enfesdir. Ama bu tablosunda manzaradan ziyade figürler üzerine odaklanmıştır. Patates Yiyenler tablosunda canlı renkler kullanmak yerine koyu renkleri kullanmış. Soğuk renklerle işlenmiş olan eserin canlılığını tablodaki köylüleri ısıtan fenerin rengi bile solgun bir tondadır.
Vincent Van Gogh, tabloyu 1885 yılında tamamlamış ve ilk empresyonist serginin (Claude Monet, Gün Doğumu) üzerinden yaklaşık on yıl geçmiş. Köylü figürlerini tasvir ettiği bu tabloda, bilerek seçilen koyu renkler, köylülerin yavan hayatını anlatıyor.
Burada beş farklı figür bulunmakta; kadın kahve doldururken, diğerleri de patates yiyorlar. Yemekleri sadece bundan ibaret. Eserin perspektifi gibi insanların anatomisi de doğru kullanılmamış. Adeta bir karikatüre bakıyor gibiyiz; sivri hatlar, omuzların gövdeye tam oturmaması… Van Gogh, insan anatomisini muntazam şekilde eserine yansıtmamış.
Van Gogh mektuplarında köylüler ile ilgili şunu söylemiştir:
”Onlar nasıl emek emek tarlalarını sürüyorsa, ben de tablolarımı aynı şekilde ortaya çıkarıyorum.”
Köy hayatını pek çok tablosunda (Fundalıkta İki Kadın, 1883; Patates Eken Köylü Kadın, 1885; Bir Kadının Başı, 1882-83) işlemiştir. Aslında refah bir hayatta büyüyen Van Gogh’un köylü hayatına bu kadar merak salması oldukça tuhaftır.
Uzayla – Kültür Evreni
