Yabancı dil hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Çocuk yaştan yetişkinliğe kadar her dönem dünyayla iletişim kurmak için dünyaca kabul görmüş olan dili öğrenmeye ihtiyaç duyarız. İlgilendiğimiz alanların farklılıklarına göre gerek bir gerekse daha fazla dil bilme ihtiyacımız ortaya çıkar. Peki biz dilleri neye göre öğrenip hayatımıza uyarlıyoruz?
Dil öğrenmeye yetisi herkes için aynı seviyede olmayabilir. Bazıları çok hızlı kavrarken bazıları için bu durum işkenceye dönmektir ama dil öğrenmek asla imkansız değildir. İkinci bir dili öğrenmek beynimizin sürekli aktif çalışmasını sağlıyor bu da bazı bilim-adamları tarafından beyinde büyüme teorisi olduğu öne sürülüyor.
Bu durumu İsveç bilim insanları ikinci bir dil öğrenilmesi sırasında beyin tarama yöntemleri ile beynimizde neler olduğunu izlerken keşfettiler. Yapılan çalışmada beyin görüntüleme teknolojilerinin ikinci dil öğreniminin bilişsel faydaların neler olduğu anlamak için kullanılan ve her geçen gün artan araştırmaların bir parçası.
İsveçli bilim insanlarının yürüttüğü MRI çalışmaları, yabancı bir dil öğrenmenin beynimizde gözle görülür bir etki yarattığını gösterdi. Genç yetişkin askeri göçmenlerden dile karşı yatkınlığı olanlar yoğun bir çalışma ile Arapça, Rusça veya Farsça öğrenirken, kontrol grubundaki medikal ve bilişsel bilim öğrencileri de dil dışındaki alanlarda yoğun bir çalışma içine girdiler.
MRI görüntüleri, dil öğrenen öğrencilerin beyinlerindeki belirli bölümlerinin büyürken, kontrol grubunda bulunan bireylerin beyin yapılarının değişmeden kaldığını gösterdi. İlginç şekilde, beyinlerindeki büyümeler hipokampüs ya da serebral korteksin dil öğrenme ile ilgili bölümünde gözlenen deneklerin, serebral korteksin motor bölümünde gelişim gösterenlere kıyasla daha gelişmiş dil becerilerine sahip olduğu gözlenmiştir.
Dili nasıl gerçekten öğreniriz sorusu herkesin aklından geçmiştir. Birçok insan yazarak öğrenmenin daha iyi olduğunu, çünkü yazının sembollerden ibaret olduğunu, bunun da görsel hafızamızı etkilediğini ve böylelikle bilinçaltımıza kodlandığı söylenmiştir. Bazıları içinse duyarak öğrenmenin daha iyi olduğunu söyler. Bunun sebebiyse 0-5 yaş arası dönemde anadilimizi bu şekilde öğrenmiş olmamızın bize yol gösterici olduğu düşüncesidir.
Benim içinse dili öğrenmek hayatın merkezine almaktan ibarettir. Dili ne kadar aktif kullanmaya çalışırsanız o kadar çok bilir ve ilerlersiniz. Duyarak ve yazarak öğrenmeyi beraber kullanarak sürekli tekrar içinde olursak ezberlemek yerine kendimize bunu kodlayıp öğrenmiş oluruz.
Uzayla – Kültür Evreni