Medeniyet, insanların kentsel yerleşim ağları geliştirmeye başlamasıyla ortaya çıkan karmaşık bir yaşam biçimini tanımlar. Mezopotamya kökeni bakımından çok eskilere dayanmaktadır. M.Ö. 3500-500 dönemlerini kapsar. Asıl yeri kuzeydoğu Zagros dağları ve güneydoğu Arap platosu olarak bilinir. Eski Yunanca’dan gelen bu ismin anlamı aslında “nehirler arasındaki arazi” olarak geçer. Bu iki nehir Dicle ve Fırat olarak bilinmektedir.
Mezopotamya Uygarlıkları
Mezopotamya ile ilişkilendirilen Sümerler, Asurlar, Akadlar ve Babiller gibi eski kültürler vardır. Bu zaman periyodunu öğrenmek biraz kafa karıştırıcı olabilir çünkü bu kültürler birkaç bin yıl boyunca birbirleriyle etkileşime girmiş ve onları yönetmiştir. Bu dönemi ele aldığımızda, baktığımız zamana ve bağlama bağlı olarak şehir devletleri, diller, dinler veya imparatorluklarla da ilişkilendirilebilir.
Yakın zamanlarda Türkiye’de Şanlıurfa bölgesinde bulunan Göbeklitepe’deki kalıntı bulunmada önce kendilerinden önce başka bir uygar toplum olduğuna dair bilinen bir kanıt olmadığı düşünülüyordu. Antik Mezopotamya’nın zaman çizelgesi genellikle M.Ö. 3300 – M.Ö. 750 olarak bilinir. Mezopotamya genellikle medeni toplumun düzenli şekil almaya başladığı ilk yer olarak kabul edilir. İnsanların tarım fikrini geliştirdiği ve yavaş yavaş hem yiyecek hem de çiftçiliğe yardımcı olmak için hayvanları evcilleştirmeye başladığı bilinmektedir.
Mezopotamya’da Sanat
İnsanlar, Mezopotamyalılar’dan çok önce sanatla uğraşıyorlardı, ancak bu insan medeniyetinin değil, insan kültürünün bir parçasıydı. Tüm bu sistemlere eklemeler yapıp resmileştiren ve bunları birleştirerek ilk uygarlığı yaratan Mezopotamya uygarlıkları oldu. Günümüz Irak’ında, daha sonra Babil, Sümer ve Asur Yaylaları olarak bilinen bölgelerde başarılı oldular. Uygarlıklar nihayetinde Antarktika hariç her kıtada gelişti.
Bütün uygarlıkların belirli özellikleri vardır. Bunlar şunları içerir: Büyük nüfus merkezleri, anıtsal mimari ve benzersiz sanat tarzları, paylaşılan iletişim stratejileri, bölgelerin yönetimi için sistemler, karmaşık bir iş bölümü, ve insanların sosyal ve ekonomik sınıflara bölünmesi. Kentsel merkezlerin dışında yaşayan insanlar hala o bölgenin medeniyetinin bir parçası olsa da, medeniyetlerin gelişmesine izin vermektedir. Dini anlamda da Mezopotamya’da birçok farklı inanışlar mevcuttu. Dünyada, Mezopotamyalılar, tanrılarla iş arkadaşları olduklarına ve toprakların ruhlar ve iblislerle dolu olduğuna inanıyorlardı.
Mezopotamya’da entelektüel uğraşlar son derece değerliydi ve okulların ki öncelikle rahip sınıfına ayrılmış tapınaklar kadar çok olduğu ve okuma, yazma, din, hukuk, tıp ve astroloji öğretildiği söyleniyordu. Mezopotamya kültürlerinin tanrılarının panteonunda 1000’den fazla tanrı ve tanrılarla ilgili birçok hikaye -bunların arasında yaratılış efsanesi, Enuma Eliş- vardı. İnsanlığın Düşüşü ve Büyük Tufan gibi İncil hikayelerinin, ilk olarak Adapa Efsanesi ve en eski yazılı hikaye olan Gılgamış Destanı gibi Mezopotamya eserlerinde ortaya çıktıkları gibi, Mezopotamya bilgisinden kaynaklandığı genel olarak kabul edilir.
Mezopotamya halkı, dünyada dengenin korunmasına yardımcı olduklarını, kaos ve yıkım güçlerini uzak tuttuklarını hissettiler. Büyüklerine saygı gösterilmesi ve insanlara saygı gösterilmesi beklentisinin yanı sıra, ülke vatandaşları da her gün yaptıkları işlerle tanrıları onurlandırmak zorundaydılar. Bu saygı yazılanlara göre devam etti. Bazı kaynaklarda kadınların bu toplumda daha çok yer aldığı yazarken bazı kaynaklarda tam tersi iddia edilir.
Teknoloji hızlı bir şekilde gelişmiştir. Sözleşmeler, iş anlaşmaları ve yazışmalar kil tabletler üzerine çivi yazısıyla yazılmış ve bir kişinin kimlik biçimi olan silindir mührünün damgasıyla imzalanmıştır. Tablet kuruduktan sonra, bazen kil bir zarfa konulduğu ve sadece alıcı mektubu veya sözleşmeyi okuyabilecek şekilde tekrar mühürlendiği gözlenmiştir. Çivi yazısı, Babil gibi Sami dilleri veya Sümer gibi diğer dilleri yazarken kullanıldı ve alfabetik yazı ile değiştirilene kadar kullanımda kaldı. Alınan malların makbuzları da çivi yazılı tabletlere yazılmıştır -edebiyat dahil her şey de olduğu gibi- ve bunların hepsi papirüs veya kağıt üzerine yazılmış belgelerden çok daha uzun sürmüştür.
Mezopotamya tüm dünya ve tarih açısından insanlık için çok önemli ve büyüleyici olmuştur. Buradaki gelişmelerin, ilerlemelerin çoğunu günümüzdeki ilerlemenin temeli olarak sayabiliriz. Buradaki geçmiş geleceğe adeta ışık tutuyor. İnsanlık hiç durmaksızın ilerlemeye, gelişmeye devam etmektedir. İnsanlık sürekli gelişmeye ve öğrenmeye yatkın varlıktır. Ne dün ne de bugün hiçbir zaman son olmayacaktır.
Uzayla – Kültür Evreni
Yorumlar (6)
Bir yanıt yazın
Yorum yapmak için giriş yapmalısın.
Zevkle okudum @dilara
🙂
Elinize sağlık @dilara
Teşekkür ederim
Faydalı bir yazı elinize sağlık
Teşekkür ederim :))