Enstalasyon (yerleştirme sanatı), bilinen ve gelenekselin dışında, çevre ile bağlantılı ve bir mekan için yaratılan, izleyicinin olması gereken bir sanat türüdür. Bu sanat türünün kökleri kavramsal sanata hatta Marcel Duchamp’ın (20. yüzyıl) yapımlarına kadar gitmektedir. Sanat yapıtına yeni bir bakış açısı getiren enstalasyon, izleyicinin standart rolünü de değiştirmiştir.
Günümüzde sanat kavramı içinde pek çok kategoriyi barındırmaktadır. Dolayısıyla sanatı; heykel, resim veya seramik gibi tek bir isimle nitelendiremiyoruz. Özellikle 1960’ların ardından sanatın biçimi ve işlevi yeniden irdelenmiştir. Eskiye nazaran hızlı değişen ve gelişen toplumların ihtiyaçları da değişti. Bunun sonucunda da sanatçılar yeni arayışlara başladı. 20. yüzyılla beraber ”mekan” kavramı ön plana çıktı.
Mekanın öne çıkmasını sağlayan koşullar insanın sanat nesnesi ile arasındaki etkileşim biçiminin değişmesinden doğmuştur. Endüstri devrimiyle birlikte insanın nesne üretimi ve tüketimi de hızlanınca, nesneler bir sanatı ifade etmeye başladı.
Enstalasyon
Enstalasyon kavramı; kurma, düzenleme gibi anlamlara karşılık gelmektedir. Sanattaki enstalasyon anlayışı, değindiğim gibi bazı nesnelerin ‘mekan’da kurulup düzenlenmesiyle oluşan bir sanattır. Modern sanatın yapı taşlarından biri olduğu 1960’lı yıllar ve sonrası, iç ve dış mekanlarda enstalasyon çalışmalarına ağırlık verildiği dönemler oldu. Günlük hayatta sıradan görünen bazı nesneler, sanatçının kendi sentezi ve hayal gücüyle bambaşka sanat yapıtlarına dönüşmüştür.
Enstalasyon sanatı, izleyiciyi de içine çeker, onu farklı biçimlerde meşgul eder ve sanatının bir parçası haline getirir. Bu sayede sanat yapıtı ile izleyici arasında bir bağ gelişir.
Marcel Duchamp ve Enstalasyon
1938’de Paris’te ‘The Exposition Internationale du Surrealisme’ adlı sergide Marcel Duchamp, 1200 Çuval Kömür (1200 Bags of Cool) ve 1942’de New York’ta ‘The First Paper of Surrealism’ sergisinde ürettiği 1 Mil Sicim (A Mile of String)’ isimli çalışmalarında sanatçı ve sanat bağlamını irdeler.
Duchamp, sanatın sergilendiği mekanı da sanatın bir parçası olarak alır. Örneğin Marcel Duchamp, galerinin kendi aydınlatması yerine tavanda bir pencere açar ve geleneksel sanata meydan okur. İzleyiciye farklı bir aydınlatmayla kömür çuvalı yapıtında sıra dışı atmosfer oluşturur.
1958’de Paris’teki Iris Galerisi, iki inanılmaz enstalasyona sahne olmuştur. İlki Yves Klein’ın boş galeride sergilemiş olduğu ‘Boşuk (Void)’ yapıtıdır. Sanatçı, sadece boşluğun olduğu bir mekan sergiledi. Asıl yapıtın kendisi ‘mekan’dı. İkincisi de Arman tarafından yapılan, ”Dolu” adlı sergidir. Burada amaç, galeriye izleyici girmeyecek ve vitrinden bakar gibi kendi yansımasını görecekti.
Joseph Kosuth’un 1965’de sergilediği ”Bir ve Üç sandalye” çalışması enstalasyon sanatının uç örneklerinden birisidir. Çalışmanın ortasında normal bir sandalye, sol tarafında o sandalyenin fotoğrafı ve sağında ise sandalye kavramının sözlükteki tanımı var. Sanatçı, nesnenin görüntüsü ve tanımı üzerine bir sorgulama yapmamızı ister bizden.
Kaynaklar ve İleri Okuma: Toluyağ, D. (2020). SANAT PRATİĞİNDE ENSTALASYON, MEKAN ve NESNE . Akademik Sanat , 5 (11) , 101-114
Sözen, H. N. “Sanata Disiplinlerarası Bir Yaklaşım: Enstalasyon Sanatı ve Genco Gülan Örneklemi” . Sanat ve Tasarım Dergisi 1 (2010 ): 147-162 <https://dergipark.org.tr/tr/pub/sanatvetasarim/issue/20661/220417>
Uzayla – Kültür Evreni