Özellikle, Avrupa kentlerinde sıklıkla karşılaşırız Gotik mimariyle. Avrupa’da 12. ve 16. yy arasında yaygınlaşmaya başlamıştır. Samuel Taylor Coleridge’ın sözleriyle “gotik mimarinin prensibi, sonsuzluğun hayal edilebilir kılınmasıdır.” olarak özetlenir. İnsanları binaların karşısında küçültür; sonsuzluğa inandırır. Akıl dışı bir mimariye imza atar bu binalar.
Tanrıya bakmayı hedefleyen, yüksek kolonlar, görkemli vitraylar adeta yeryüzünü somutluktan arındırır. Her bir detayı özenle yapılır. Süslemeler birbirini takip eder. İnce detaylı süslemelerde dahi bir düzensizlik yoktur. Bu ihtişamlı yapıları ziyarete gelenler, kendilerini bu binaların karşısında küçülmüş hisseder. Amaç biraz da budur. Dönemin tanrı inancıyla insanları tanrı karşısında daha küçük hissetmeyi hedeflemişlerdir. Fakat, zamanla inşa edilen binalarda insanlar merkeze konulmuştur. Bütünlüğü veren, rönesansın daha rasyonel yapıları yer almaya başlamıştır.
Gotik mimari, bir diğer ismiyle Orta Çağ mimarisi olarak da bilinir. Özellikle, Orta Çağ’da yaygınlık kazanmıştır. Fakat, sadece Orta Çağ’a özgü değildir. Orta Çağ sonrasında birçok bina, mimarisine gotik imza atmıştır. Dünyadaki en önemli gotik eserler ise Fransa’daki Notre Dame Katedrali ve İtalya’daki Milano Katedrali’dir. Notre Dame Katedrali’ne her ne kadar veda etmek zorunda kalsak da bu iki mimariyi ziyaret etmiş olanlar gotik mimarinin ne olduğunu çok somut bir şekilde görmüş ve hissetmiş olmalılar.
Gotik yapılar uzun, görkemli ve sivridirler. Bunun nedeni ise, Tanrı’nın her şeyden üstün olarak kabul edilmesinden kaynaklanır. Bu yapılarda dayanma kemerleri kullanılır. Bu kemerlerin keşfedilmesiyle artık güçlü, görkemli yapılar hiçbir korku olmadan inşa edilmiştir. Ayrıca, vitraylı pencereler yapımı ile de bu ihtişamlı binalar daha aydınlık ve ferah görünür. Bu yapıların inşa edilmesi ortalamanın üzerinde bir zaman alır. Birçoğu için seneler harcanır. Her bir detayıyla ilgilenilir. Bu kadar ihtişamlı olan binalarda en ufak yanlış göze çarpacaktır. Bu yüzden, her bir detayı önemlidir ve emek gerektirir.
Ülkemizde doğrudan gotik mimari yöntemlerinin kullanıldığı çok fazla örnek olmasa da, 19. yy sonrasında inşa edilen cami ve kiliselerde gotik izler gözlemleyebiliriz. İstanbul’daki Kırım Kilisesi, Pertevniyal Valide Sultan Camii örnek olarak verilebilir. Avrupa’daki ihtişamlı gotik mimari örnekleri ise;
- Köln Katedrali, Almanya
- Milano Katedrali, İtalya
- Notre Dame De Paris, Fransa
- Old Town Bridge Tower, Çekya
- Salisbury Katedrali, İngiltere
- Kara Kilise, Romanya
- Zagreb Katedrali, Hırvatistan
- Ayasofya Katedrali, Kuzey Kıbrıs
- Brugge Çan Kulesi, Belçika
- Brüksel Belediye Binası, Belçika
- Meryem Ana Kilisesi, Belçika’dır.
Henüz bir gotik mimariyi ziyaret etmediyseniz bir gezinizi ayırmanızı öneririz. Sizi bulunduğunuz andan alıp geçmişe götüren ve varlığınızı sorgulatan anlar yaşatacaktır. Görkemli bu binaların içinde bir yandan çok özel ve bir yandan çok sıradan hissedeceksiniz. Bunu tatmanızı öneririz.
Uzayla – Kültür Evreni