Karanlıkta Güneşlenmek

Camdan bir iblis süzülüp boğazıma yapışsa korkmaktan ya da şaşırmaktan çok gözlerimden bir damla daha yaş akardı. Şu an camdan bir iblis gelse şaşırıp korkamayacağım bile çünkü bunu daha önce düşünmüştüm. Olabilecek her şeyi zihnimde canlandırdım belki de. Olabilecek en iyi ve en kötü senaryoların hepsini yaşamış kadar oldum.


Bu kadar hareketli bir zihnim varken hayatımın bu kadar durgun oluyor olması her hisse aşinalıkla birleşince hissedebildiğim şey genelde üzüntü oluyor. Bir film vardı ya hani hüzün dokunduğu her şeyi mavi yapıyordu. Onun gibi. Neyse ki mavi de güzel bir renk. Ağlayabildiğim zamanları kıymetli buluyorum. Hiçbir şeyin olmadığı dolayısıyla hiçbir şey hissedemediğim zamanlarda canlı bir renk gibiyim karanlık bir odada. Bazen güneş doğmamış oluyor bazen gözlerim kapalı. Hangi renk olduğumu bile unutuyorum.

Yazdıklarımı okuyan her kimse şu an onu tatmin edecek bir yazı yazacak kadar sabrım yok hiç neyse ki öyle bir beklenti oluşturacak biri de değilim. Görünmezlik bazen özgürlük de demek, her zaman kötü değil. Biliyor musunuz ben de öyle bilimsel yazılar yazmayı çok isterdim, bir filmi incelemeyi, sanatla ilgili ya da felsefi bir yazı yazmayı. Hatta ben sanatçı olmayı çok isterdim. Tiyatroları da çok seviyorum pek gitme fırsatım olmuyor ama seviyorum. İzlerken heyecanlanıyorum. Dolaba kaldırdığım onlarca kullanılmamış boya var. Rüyalarımda gördüğüm o güzel yerleri resmetmek isterdim. Ama ben sabırsız bir insanım.

Karanlıkta Güneşlenmek

Tezcanlılık kadar insanı tüketen bir şey yok biliyor musunuz? Hem olan emeğimi harcıyorum hem enerjimi ama elime hiçbir şey geçmiyor hem de gelecekten bir beklentim de kalmıyor hatta yanında promosyon “o zaten maymun iştahlı” yaftalarına da maruz kalıyorum. Kimsenin Esra ne yazmış diye merak ederek yazıya tıklamayacağından eminim, sorun yok çünkü benim yüzümden bu. Hem bir yandan ilgi isteyip hem de gölgelere saklanan benim. Bilerek dikkat çekici bir başlık da koymayacağım. Belki benim gibi her şeyi önceden tahmin edip sonradan sıkılan biri okuyordur beni? Hiçbir şey yazamadım onca satıra rağmen. Hayatım gibi aynı. Hiçbir şey olmadı ama çok şey hissettim. Umursadığım tek şey varsa da şunu bilmeniz hayatımdan asla şikayet etmiyorum yaşamayı çok seviyorum. Canım yanıyorsa ona dahil olamamaktan, ona iz bırakamamaktan, onunla karışamamaktan. Hala vazgeçmiş değilim, belki bu nasıl yapılır bir gün öğrenirim.

Arkadaşlarla gidilmiş konserler, deniz kenarında otuz iki diş çekilmiş samimi bir selfie, sevgiliyle gidilmiş romantik bir akşam yemeği, çok iyi bir yerden alınmış iş teklifi, vizyona girsin diye beklediğin o filme gitmek, güzel ve kalabalık bir aile yemeği, birkaç samimi arkadaşla oturup çekirdek kola yapmak, arkadaşlarla halı saha maça gitmek, bir barda sabaha kadar içip eğlenmek, sahilde ateş yakıp sabaha kadar müzikle ve arkadaşlarınla zaman geçirmek, köyde ineklerle keçilerle kedilerle zaman geçirmek, tek başına seyahate çıkmak, oturup oyuncak bebekler örmek, yarın çocuklarına ne yemek yapacağını düşünmek, sokakta halı yıkamak, hep hayalini kurduğu ama gidemediği yerlerde çekilen kovboy filmlerini heyecanla izlemek, oturup tıkanana kadar tatlı yemek, ölen annesinin hatıralarıyla sevgilinin göğsünde ağlamak… Aklımda kalan şeyler. Ben kimin aklında nasılım kim bilir?

Sabırlı olmayı öğrenmek ya da kaybetmelere alışmak gerek. Ya pişman olmayacağın bir hayat yaşamak ya da ne yaşarsan yaşa pişman olmayacağına kendini ikna etmek...

merhaba. ben esra. 21 yaşındayım. okumayı seviyorum ama kitap kurdu değilim. bilgisayar mühendisliği okuyorum. en sevdiğim yazar peyami safa, sevdiğim şarkıcılar hayko cepkin ve şebnem ferah. yazdıklarım hakkında bana ulaşmak istersen düşünmeden yaz, okunduğumu bilmek beni mutlu eder.

Bir yanıt yazın