Ahmed Arif’in Leyla Erbil’e Mektupları: Ahmed Arif’in Leyla’sı

Elbette yazılı tarihten bu yana sayısız aşk öyküleri söylenmiş, kitapları yazılmış ve binlerce insanı etkilemiştir. Bu öyküler, romanlar kurgusal olabileceği gibi gerçek aşk hikayelerinden de alınmış hatta aşkı yaşayan kişiler tarafından anlatılanlar dahi olmuştur. Okuduğum, keşfettiğim ve düşünebildiğim tüm bu aşkı anlatan kitaplar arasında çok başka bir yere koyduğum ve bence her okuyanın böyle düşüneceği bir kitaptan bahsedeceğim.

Ahmed

Böyle ne kırık ne de anlaşılmamış gitmek istemiyorum. Dostluğumuz ki korkunçtu. Ve yaşanmaya değer. Bugünkü feci haline rağmen, birbirimizi tanıma hususunda pahasız bir değerdir. (…) Ha, sürgüne gitmeden — bugünler — bir mektubunu alırsam, sevinmem diyemem elbet! Bu da laf mı, uçarım belki! Ama yazmasan ne diyeyim…

Bu kitabı özel kılan durum hepimizin şairliğine hayran kaldığı Ahmed Arif tarafından tek aşkı olan Leyla Erbil’e kişisel hislerini yazdığı mektupların ölümünden 22 yıl sonra Leyla Erbil’in isteği üzerine ve Arif’in ailesinden izin alınarak derlenip kitaplaştırılmasıdır. Tam da bu nedenledir ki tek bir kelimesi dahi kurgu veya sunma amacı olmayan bu aşk mektupları sizin avuçlarınız arasına bırakılıyor ve bu yoğun duyguyla yüklü aşk sizin oluyor. Ve aynı zamanda dönemin zihniyetini ve Ahmed Arif’in içinde bulunduğu siyasi baskıyı da ortaya koyuyor.

ahmed

Kapaktan da okuyabileceğiniz üzere 1954 ve 1959 yılları arasında yoğun bir trafikle haberleşen Ahmed Arif ve Leyla Erbil ilişkisinde sadece Ahmed Arif tarafından yazılan mektuplar kitaba alınmış. Çünkü Ahmed Arif’in arşivinde Leyla Erbil tarafından yazılan mektuplar bulunamamıştır. Buna rağmen hiçbir okuyucu devamsızlıktan dem vuramayacaktır. Çünkü bu ilişkiye baktığımızda Ahmed Arif tarafında doyumsuz, sonsuz, yetisiz ama mesut bir aşk, aynı zamanda dost, kardeş, yaşama sebebi ve dahası… Leyla Erbil tarafında ise sadece bir dostluk var dolayısıyla biz Ahmed Arif’in aşkına tanık olacağız.

Biz birbirimize o kadar alışmamıştık ki. Öyle değil halbuki Leyla, alışmamıştık amma, alışabilirdik ve alışacaktık…

‘Leyla, Zalım Leyla!
Bu benimki dördüncü. Oysaki senden bir tek mektup aldım. O belalı ve korkunç ilk mektubun, yani 4-1, ben mağlubum…’ diyor. Ahmed Arif .
Kitabı okuduğumuzda da en az her mektubunda daha sık yazması için ısrar ettiğini görüyoruz Ahmed Arif’in. Çünkü Leyla Erbil’i tanıdıktan sonra Ahmed Arif en erdemli ve öncelikli işin onu düşünmek, ondan haber almak ve sevmek olduğunu söylüyor. Ancak o varken hayatı anlam buluyor. Şiirlerinin taslaklarını, bitmiş hallerini ilk onunla paylaşıyor, onun fikirlerini alıyor.

Onun için şiirler yazıyor. Bu aşka fiziksel olarak kavuşmayı hayal etmiyor, bu aşk onun için soyutlaşıyor, yüceleşiyor ve en az oksijen kadar gereksinimi haline geliyor. Kısacası ne yazarsam yazayım bana elle tutabileceğim kadar gerçek duygular hissettiren bu kitabı hakkıyla anlatamama çaresizliği içindeyim. Bu yüzden de şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Kitaplaştıranlara binlerce teşekkür…

UzaylaKültür Evreni

Yorumlar (6)

Bir yanıt yazın