Aksiyon, bilim kurgu ve korku. Artık bu üç film kategorisi çok izleniyor. İnsanlar heyecanlanmak, şaşırmak ve korkmak istiyor. Hormonal değişimlerle vücutlarında bir titreşim yaratmak ve kopmak istiyorlar gerçek hayattan. Haksız da sayılmazlar. Hayatlara bakılınca… Peki sakin ve sade bir filmle hayattan kopmak ister misiniz? Heyecanla beklemek ve filmin dünyasından içeriye sızmak? O zaman size bir önerim var: Uzak İhtimal.
Uzak İhtimal, 2009 yapımı bir film. Yönetmeni Mahmut Fazıl Çoşkun. Başrollerinde ise Nadir Sarıbacak, Görkem Yeltan ve Ersan Uysal. Film hamile bir kadının bir kilisenin kapısına dayanmasıyla başlıyor. Sancı çekiyor kadın, bebeğin doğumu başlamış. İki rahibe kadını doğurtturuyorlar. Bebek ağlıyor yaşamın ciğerlerine sızmasından dolayı, anne ölüyor yaşamın ciğerlerinden dışarı sızmasından dolayı.
Bu ufak sahnenin ardından asıl film başlıyor. Nadir Sarıbacak’ın canlandırdığı karakterimiz Musa’yı görüyoruz. Musa, bir müezzin. Anadolu’dan bir yerden Galata’da bir camiye çıkıyor tayini. İmam hatipli bir Anadolu erkeği. Çok saf, çok efendi bir delikanlı. Camii imamının yönlendirdiği ufacık bir evde, ufacık bir hayat kurmaya çalışıyor. Ancak yan komşusuyla karşılaşana dek bilmiyor İstanbul’un hayatında bazı şeyleri değiştirebileceğini.
Yan komşuyu Görkem Yeltan canlandırıyor. Karakterin adı ise Clara. Clara, bir rahibe adayı. Sakin ve sessiz yaşantısında tek bir kişi var: Evinde baktığı yaşlı rahibe. Ona yemek yediriyor, onu temizliyor, sonra kiliseye gidiyor, belki oradan da birkaç kitap karıştırmak için sahafa. İçine kapanık, yalnız bir kadın o. Kimsesi yok. Yalnız Tanrı’sı var gibi. Mumlarla evinde mabet yaratmış onda huzuru bulan bir kadın. Musa’nın aksine karanlığı aydınlatmak için kullanmıyor mumları.
Musa’nın ilgisini çekiyor Clara. Onu takip ediyor, iletişim kurmaya çalışıyor. Aslında ondan beklenmeyecek kadar fazla bile adım atıyor. Ama kolay mıdır aşkı dile getirmek Musa gibi çekingen bir adam için? Asla. O kadar büyütüyor ki içinde sevgisini cami imamının evine gittiğinde bile anlaşılıyor Clara için atan kalbi. Hatta soruyor imam: “Dindar bir kız mı?”. “Evet” diyor. “Ehli dilden zarar gelmez.” Diyor imam da. Sahi ehli dilden zarar gelmez. Yeter ki gönlünü sevgiyle dine açsın. Dini iktidar kurmak ve çıkarlarına uydurmak için uğraşmasın.
Ersan Uysal, Yakup karakteriyle karşımıza çıkıyor. Eski kitapları alıp onaran, onları inceleyen bir adam. Hatta bir sahnede Osmanlıca bazı eserleri almaya gittiği sahaf Aslıhan Sahaflar Çarşısı’nda. Gülümseyiverdim o sahnede. Çünkü kameranın durduğu tam o yerde tanışmıştım ben Necmi Onur’la. Yakup’un Clara’yı takip ettiği sahneler çıkıyor karşımızda. Sebebini ve nasılını anlıyoruz filmin sonuna doğru.
Bir müezzin ve bir rahibe adayı. Birlikte bir fotoğrafları var. Onda bile uzaklar. Aynılar ama farklı dünyaların aynıları. Sessizler, çok sessizler ama çok bağırıyorlar. Tek sorun sedaya dökülmemesi. Sessiz, sakin ve aşkın ihtimallerini düşündüren bir film. Konuşma az ama anlatılan çok.
Hem, ihtimal olasıdır ama uzak ihtimal imkansız mıdır? Bilemedim ki, ne dersiniz…
İzlemenizi tavsiye ederim, sanatla kalın.
Uzayla – Kültür Evreni
Yorumlar (1)
Bir yanıt yazın
Yorum yapmak için giriş yapmalısın.
👏