“Eğer yaşadıkları her anı gerçekten de hissetmek istiyorlarsa ilk hissetmeleri gereken acıydı.”
Kana Diz Kana, Hakan Günday’ın Emre Orhun ile beraber yayımladığı bir çizgi romandır. Kitabın yayımlanma hikâyesi yazara özgü bir farklılık taşır. Günday, Emre Orhun’un hikâyesini okumadan sadece görsellerin gönderilmesini ister. Ardından kendi yarattığı hikâyeyi çizgi romana uyarlar. Gariptir ki ikisinin de hikâyesi karakterin hafıza kaybıyla başlar. Hakan Günday bu konuda şöyle der:
“Kana Diz Kana, bir hafıza kaybıyla başlıyor; hepimizin hikâyesi gibi. Boş bir hafıza, boş bir sayfayla. Sonra da o sayfaya yazdıkların sadece sana ait bir yol oluyor ve üstünde yürüyorsun. Hatta soluksuz kalana kadar koşuyorsun. Belki arada tökezleyip düşüyorsun. Belki dizin kanıyor ama aldırmıyorsun. Çünkü biliyorsun: Ya dizin kanayacak ya da sayfa boş kalacak.”
Kitap, ana karakterin dizini yaralaması ve yarasını satın almak isteyen biriyle başlıyor. Ana karakter acısının sebebini bulmaya çalışıyor fakat alıcı bunu istemiyor zira sebebi olmayan yaralar her zaman daha kârlıdır. Karakterimiz gerçeğin peşine düştükçe huzursuzluğun kucağına düşüyor.
Acısını satmayan karakterimiz yavaş yavaş delilik sınırına geliyor. Bu da bunu düşündürüyor: Fazla acı mı delirtir insanı yoksa acının kaynağını bilmemek mi? Karakterimizin bir adı bile yok ama kurduğu hayaller bir cisim olarak çıkıyor karşısına; isimsiz karakter delirmiş, karşısında ölü hayalleri duruyor. Sonra vazgeçiyor hayal kurmaktan, zor geliyor bir daha hayal kurmak.
“Ama madem kurduğum hayaller ölüyor! Ben de bir daha hayal kurmam o zaman.”
Hayal kurmanın bile ıstırabını yaşayan isimsiz, bu sefer de deliliğini çalmak isteyenlerle baş etmek zorunda kalıyor. Fakat sonra onlara aldanıyor, çünkü çaresiz. Çünkü en çok çaresiz insanlar kolayca aldanır.
Deliliğinin tek sebebinin hatırlamak olduğunu bilen karakter kısır bir döngünün içinde gidip geliyor. Önce hatırlamak istiyor, sonra unutmak, sonra hatırlamak, sonra unutmak, yine, yine ve yine… Ardından ölüyor.
Karakterin başka kişilerin yaşama devam etmek için tasarladığı bir varlık olduğu çıkıyor ortaya. İnsan yaşama tutunmak için öyle çırpınır ki, gerekirse bir kişi oluşturur kafasında ve ona hayal kurdurur. Sırf sorumluluğu almamak için.
İsimsiz tekrar hayal ediliyor ve diriliyor, hayal ediliyor ve ölüyor. Birkaç hayal boyunca böyle devam ediyor. Hayaller dayanılmaz olunca, hayali kahramanlar ülkesine sığınmaktan başka bir çare kalmıyor. Artık özgür. Ama hep başkasının hayalinde yaşayan özgür kalabilir mi? Özgürlük ne demek bilebilir mi? Nasıl özgür kaldığını dahi unutan isimsiz, tek başına kaldığını fark edince bir korku kaplıyor içini.
Hakan Günday, kitabın ortaya çıkışını anlatırken “Başkası tarafından çizilmiş bir labirentte kendime ait bir çıkış yolu aradım” der. Sanıyorum bu cümleyi isimsiz karakterimiz için de kullanabiliriz. Hep başkalarının hayalinde bir yaşama arayışındaydı. Önce bundan kaçtı, kaçması cesurluktu ama sonra pişman oldu. Çünkü bazı kararlar cesaretin ötesindeydi. Korkusu öyle büyüktü ki, sevgilisini üç adamın arasında bıraktı ve gerçekliğe sığındı. Çünkü hayal kurmaktan korkan herkesin tek sığınağı gerçeklikti.
Yorumlar (2)
Bir yanıt yazın
Yorum yapmak için giriş yapmalısın.
Gerçekten kitap analizlerine yeniden bir açıklayış getiren temiz incelemeleri çok severim. Keyifliydi. Kana Diz Kana kitabı üzerine merak uyandırdı. Kaleminize sağlık.
Teşekkürler 🙂