Bugün Nazım Hikmet’in “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” isimli romanını bitirdim, tekrardan. Uzun zaman önce okumuştum ve önceden okuduğum kitapları dönüp dönüp tekrar okumayı çok severim. Nazım Hikmet’in de hepimiz şair yönünü biliriz, az sayıdaki bu romanlarından çok az kişinin haberi vardır. Kitabı aslında kısmi olarak otobiyografi ki açıkça belirtiliyor. Az çok Nazım’ın hayatını bilenler de bunu hemen anlayacaktır zaten.
Ben buraya kitap eleştirisi yapmaya gelmedim, açıkçası. Buraya yaşamak gerçekten güzel mi sorgulamasına geldim. İsmail ve eşi Neriman hep diyorlar ya “Dünya güzel be kardeşim.” Gerçekten kitabı okuyunca bunu fark ediyorsunuz. Ahmet’in Moskova’da bırakmak zorunda kaldığı aşkı, insanın yitirdiği dostları, anası… Kanser olduğunu bile bile ölmeyecek gibi yaşamak… Ahmet’in kudurma düşüncesi ile mücadelesi… Geçmişini gözden geçirme… Her şeye rağmen dünyada fazladan bir an için can atıyorsun, yine de.
Yitirdim kendimi kendi içimde…
Nazım Hikmet
Beni bir köpek ısırsa. köpek de kuduz olma ihtimalinde olsa… 40 gün oturur neyi düşünürdüm? Ahmet hayatını düşündü, en çok da Anuşka’yı. Kaybettiği insanları ve kazandıklarını. Dost sandıklarını, arkadan bıçaklayanlarını, gerçekten her şeyi olanları… Ve Ahmet psikolojisi ile de savaş verdi. Ateşi çıktı, sudan ve ateşten korktu. 40 gün… 40 koca gün… Kudurup ölme ihtimali ve insanının zihnindekileri…
Sonra yan hikayelerle tanıştık. İsmail’in hapisteki hayatıyla… Sevdalanmasına. Hapiste geçen ömrü yüzünden eşine sanki istediklerini veremiyormuş hissine… Annesinin ölümüne…
- Kerim’in delirişine şahitlik ettik.
- Güvendiğimiz insanların casus çıkmasını gördük.
- Yarı yolda bırakmayı gördük sevdiklerimizi.
- İnsanların çıkarları uğruna bizi nasıl kullanacağını gördük.
- Ölmeye giderken, bile bile, kesin kurtuluşun yokken… Yine de sanki hiç ölmeyecek gibi yaşamayı gördük.
Şimdi her şeyden bağımsız, Bilgen olarak konuşacaksam eğer:
Yaşamak güzel şey. Nefes almak değil kastettiğim. Canlılığın damarlarında akması. Aşık olmak ya da bir davaya baş koymak. Şu dünyada sonun hiç gelmeyecekmiş gibi var olmak. Yarını düşünmeden bugünün büyüsünde kaybolmak. Ve dönüp baktığında pişman da olsan yaşadım demek güzel şey.
“Bir ömür böyle geçti. Kitap adı olacak. Bir ömür böyle geçti. Kötü mü geçti? Niye kötü be kardeşim? Ama geçti.”
Uzayla – Kültür Evreni
Yorumlar (1)
Bir yanıt yazın
Yorum yapmak için giriş yapmalısın.
✍️👏